Türk polis teşkilatının 170'inci yıldönümüydü geçen hafta. Şu an Türkiye'de polis teşkilatı deyince maalesef akla direkt paralel örgüt ve Fethullah Gülen geliyor. Ayrıca çok yakın zaman önce Türkiye Gülen'in komutasında bir polis darbesi tehlikesini atlattı. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan da 170'inci yıl vesilesiyle yaptığı konuşmada polislere şöyle seslendi:
"Sizlerin, kurum içindeki amirlerinizin hukuka uygun verdiği talimattır asıl olan, bunun dışında ikinci bir mercinin talimatı söz konusu olamaz. İşte gördünüz kurumların içinde imamlar. Biz imamlarımızı camide biliyorduk ama kurumların içinde de imamlar olduğunu gördük, şemalarla beraber bunlar önümüze geldi. İşte sizler bu işin öncülerisiniz, bunu sizler bozacaksınız."
***
Polis deyince akla gelen bu çağrışımı kırmak ve hukuka bağlı bir Emniyet teşkilatını inşa etmek Türkiye'nin geleceği bakımından da çok önemli. Emniyet içindeki Gülen grubuna yakın kişilerin ilk ortaya çıkarılması Haziran 1991'de dönemin İçişleri Bakanı Mustafa Kalemli'nin, Ünal Erkan'ı Emniyet Genel Müdürlüğü'ne atamasıyla başlamıştı. Erkan göreve gelir gelmez en fazla Polis Akademisi'yle ilgili şikâyetlerle karşılaşmıştı. Daha önce, Polis Koleji'nden mezun olanların devam edebildiği Polis Akademisi'nin ilk ve son sınıflarına, yapılan bir düzenleme ile dışarıdan da öğrenci alınmasından yakınılıyordu. Mezun olacak "Fethullahçı polislerin" Emniyet'in istihbarat, personel, muhabere birimleri ile polis okullarına atanacakları ihbar edildi.
***
Erkan kendine iletilen bir ihbar üzerine, Polis Akademisi'nde saat 24.00'te yapılan mezuniyet kura çekimine katılma kararı aldı. Kura çekimi yaptıran görevlileri masadan kaldıran Erkan mezunların listesine göz attı ve listedeki bazı isimlerin karşısına işaret konulduğunu gördü. Bir şeyi daha fark etti Erkan: Masanın altında iki ayrı kura torbası bulunuyordu. Torbalardan birinde Emniyet'in istihbarat, personel, polis koleji gibi önemli görev noktaları bulunuyordu. Diğer torbada ise karakollar ve diğer sıradan görev yerleri vardı. Listede adının karşısında işaret bulunanlar tek tek incelendiğinde hepsinin daha önce ayarlanmış torbadan kuralarını çektiği ortaya çıktı. Öğrencilerin Akademi'ye girişlerini araştırdığında ise, yüzde 90'ının kolej kökenli olmadığını, son anda yapılan düzenlemeye göre Akademi'ye birinci sınıftan veya son sınıftan katılanlar olduğu ortaya çıktı. İfadeleri alınan bu öğrenciler "Biz Karşıyaka Semti'nde Fethullah Gülen Hocaefendimizin açtığı Işık Evi'nde toplanırız. Orada eğitim alırız..." cevabını verdiler. Erkan, Karşıyaka'daki adrese baskın yaptırdı. Verilen bilgilerin doğruluğu ortaya çıktı. Evde Fethullah Gülen'e ait kitaplar, video kasetler ve başka bazı yayınlar bulundu. Geniş çaplı bir operasyon başlatıldı.
Ünal Erkan şöyle anlatıyordu: "Polis mesleğinde haksızlık yaparsanız, polisi resmen şoke edersiniz. Hiçbir alanda haksızlık yapılmamalı ama polis mesleğinde hiç haksızlık yapılmamalıdır. Gerek terfilerde, gerek okullara öğrenci alınırken asla senden benden ayrımına gidilmemelidir. Polis akademisi gibi ülkeye idareci yetiştiren eğitim ve öğretim yuvasında asla kayırma olmamalıdır. Kura çekimi sırasında kayırmacılık yapılacağı yönünde duyum almıştım. İlgili genel müdür yardımcısı arkadaşımı uyardım. Konuyu takip ettim. Bir arkadaşıma, öğrenci velisi gibi, akademiye telefon ettiriyordum. Gün boyunca çekilmesi gereken Akademi mezuniyet kuraları gecenin 24'üne 5 kalaya kadar hâlâ çekilmemişti. Nihayet kuralar çekilmeye başladı diye haber aldığımda, yanıma emniyet genel müdür yardımcısı Ümit Erdal'ı alarak sivil bir taksiyle Akademi'ye gittim. Bizim kolejde okuduğumuz Anıttepe'deki binanın kütüphane olarak kullanılan salonunda bir heyet tarafından kura çekimi işleminin sürdüğünü gördüm. Yeni mezunlar içeri tek tek alınıyordu. Başkanın önündeki masanın altındaki sehpalarda birkaç torba bulunuyordu. Her bir torbada istihbarat, kaçakçılık, trafik gibi birimler için lazım gelen sayıda kura kağıtları vardı. Geri kalanlar da ayn bir torbadaydı. İçeri giren yeni mezun, eğer kayırılacak eleman ise özel olarak hazırlanmış torbadan kura çekiyordu. Gariban ise yani herhangi bir kayıranı yoksa masa üstündeki torbadan kura çekiyordu. Kadrolaşma ve gruplaşma anlayışı çirkindi. Üstelik önceden ilgili görevlileri ikaz da etmiştim. Orada gördüklerimizi bir tutanakla tespit ettirdim."
Yarın bu konuya devam edeceğiz.