Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Ve perde sıyrılınca - Şeb ve Arus

Şeb gece demek Arus ve aris ise gelin ve damat anlamına gelir.
Şeb-i Arus ise gerdek gecesi olarak tercüme edilir.
Ölümü Mevlana böyle görmüş.
Dünyanın perdesi sıyrılır, ahiret perdesi açılır. Aslında iki perde arasında bir istasyon var. Bu ahiretten önceki kabirberzah istasyonudur. Şimdi ruhlar bu istasyonda bekliyor. Gelecek diğer yolcuları.
Bir gün o istasyon dolacak.
Her beklenen yolcu istasyona gelecek.
Gelinecek yer (yani dünya) boşalacak.
Sonra bütün istasyondakiler, ikinci perdeye doğru hareket edecek. O ikinci perde ahiret âlemidir. Cennet, cehennem, sırat, hesap, hepsi ikinci perdenin ardındadır.
Yüce Rabbimiz o gün hepimize yardım etsin. Buraya gelmek için İsrafil'in kıyam- diriliş- sur 'unu bekleyeceğiz.
Ölümü uzak diyardan gelinen yolculuğun sonu olarak görmüş vuslatın zevkini tadanlar. Onlar beklemekte.
Nefsinin zevkine boynunu eğen nasıl yarının getireceği zevki sefayı bekliyorsa, onlar da cennetin kokusunu ve Rabbin nurunu temaşa edecekleri ölümü beklemekteler.
Safi ruhlar, bu dünyada zindandalar.
Beden onların zindanıdır. Beden onların sağlı- sollu görmelerine engel olan bir bariyer gibidir. Onun için ruh bedeni terk edince yani bir âlemle karşılaşır. 'O gün bakışın keskin olacak' ayeti bunu anlatır.
Peki dünyada bedeni terk etmeden bedensiz yaşanabilir mi? Ruhlar bedene bağlı olsa da bedensiz olabilir mi?
O haldeyken riyazata ulaşır mı? 'Ya Rabbi! Eşyanın hakikatinden olduğu gibi bizi haberdar eyle' diyen gönül erbabının zikri bu mudur? 'Ey Rabbim! Kendi güç ve kuvvetimden senin güç ve kudretine sığındım' diyen, yani kendimden geçtim, senin iradene teslimim diyen ehli tevekkülün teslimiyeti bu mudur?
Her ne kadar sıhhati hakkında konuşulmuşsa da 'Benimle Rabbim arasında öyle bir an var ki, o an ne bir melek ne bir nebi benimle Rabbim arasında olamaz' diyen Hz.
Peygamber'in (s.a.v.) hadisi, 'Rabbim kendini bana göster' temennisiyle ümitlenen Hz. Musa'nın imkân sınırını zorlayan med ve cezirine mi işarettir.
O, miracı Nebi'de 'Göz kaymadı aşmadı da' ayetinin sırrını ne kadar açmışsa, o kadar mı 'Siz onun gördüğünü mü onunla tartışıyorsunuz' ayetini anlarız.
Rabbanileşmiş ruhlar, bekaya açılan o pencereden fani bedenleri sarkıtırlar.
Peygamberlerin sözlerinde o âlemin sınırını anlarız. Aşamazlar. Edeple orada dururlar. Büyük sofilerin sözlerinde ise; o âleme ait hem cüreti ve hem de tecrübeyi görürüz. Bazen aşkla ifade ederler, bazen susarak. Hallac'ın başına gelen, Hallac'ı dünyada mazlum, ahirette mansur yapan bu tecrübe değil miydi? Mevlana'nın bu sözü, yani 'Şeb-i arus'u kabullenilebilir' bir hali yansıttı ve her ahiret yolcusunun ümidi olduğu içindir ki ne Bestamlı Beyazıd'a, ne Hallacı Mansur'a ve Niyazi Mısri'ye ve ne de binlercesine benzetilmedi. Çünkü her birimiz 'Arus'a gidecek bir 'Şeb'in arzusundayız.
Son demimizde.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA