İslam beldelerindeki bazı Müslüman gençler, ne zaman ki Kuran'ı sünnetten arındırarak yalnızlaştıran sahtekâr din bilimcilerin pençesine düştü, işte o zamandan itibaren sınırsız bir şımarıklığın, setleri yıkan bir özgüvenin ve radikal akımların kontrolüne girdiler.
Radikal, saygısız, saldırgan, kutsalını kendi kurgulayan, ümmetin setlerini çiğneyen bazı Müslüman gençler, Kuran ve sünnetin çerçevesini dağıttı. Kendi iç dinamiklerine karşı oldukça yabancı ve saldırgan bir kılığa büründü. Kendinden olmayanı -Müslüman da olsa- mürted, batıl ve sapkın ilan etti. Ne Kuran ayeti, ne de sünnet ona hizmet etmedikçe bir mana ifade etmedi.
Bu kesimler kendilerince Kurancı kesildiler ama sözde Kurancı. Söz kulağa hoş geliyor belki ama Hz. Ali'nin meşhur deyimiyle bu anlayış; -doğru ama batıl amaçla söylenmiş bir sözolarak bütün değerleri doğradı. Bu insanlar Hz. Peygamber'i (s.a.v.) önderlik vasfından uzaklaştırıp, bir anlamda kendilerini oraya ikame ettiler. Hz. Peygamber'in hadislerinden daha çok konuştular. Ahkâm kestiler. Ahkâmı doğradılar. Helal ve haram için yeni kriterler getirdiler.
Diğer yandan, aynı Müslüman genç; şerri-batıl olanı gidermek yerine, batıl olanı öldürmeye, yok etmeye çalıştı. Sadece batılı değil, batıla meyl edeni de yok etmeye çabaladılar. Halbuki Kuran, "De ki hak geldi batıl zail oldu (giderildi, yıkıldı, ortadan kalktı) Elbette batıl yıkılmaya mahkûmdur" (İsra, 81) buyurdu. Gayen ve hedefin korku ve endişe oluşturup yok etmek değil dönüştürmedir. İslam'a davettir. Kazandırmaktır.
Karşıyı yok etmek değil.
Müslümanlar parçalanmış olmanın, ilkesiz, şımarık ve edepsiz bazı konuşkanların kurbanı olarak krize mahkûm oldular. Parçalandılar. Güçlerini kaybettiler. Yüreklerine, vehn yani korku çöktü. Vahiyle aralarına beşeri zaaflarını ve adil olmayan sözcülerini koydular. İnsanları, Yüce Rabbe ve sevgili Nebi'ye çağıracaklarına, cemaatlerine çağırdılar. Hâlâ da aynı şeyi yapmaktalar. Böylece ümmeti ve İslam'ın evlatlarını, insan cesetleri üzerinde oburca tepinen zalimlerin kurbanı yaptılar..
Bunların bir kısmı radikalleşmeyi teoride bırakırken, bir kısmı fiziki olarak çevreye yansıttı.
Çevremizde selefi salihin (ilk İslam önderlerinin dengeli ve mutedil yorumlarıyla ehl-i sünnetin oluşturduğu anlayışın getirdiği bütün kazanımları, değerleri yok eden modernist Müslümanlar çoğaldı. Bunlar 5 vakit namaz da kılıyor, oruç da tutuyorlar. Onların selamı selamınıza, duası duanıza benziyor. Ama ne yazık ki kalpleri ve akıl faaliyetleri sizin ruhunuzu aydınlatan tasavvufi zarafetin, edebin, saygının, sahabe itikadının çok uzağında. Ne mezhep imamlarını bilirler, ne hadis ulemasını, ne sahabeyi ve ne de gerçek mürşitleri, gönül insanlarını.
Gelecekte en büyük felaket, İslam âlemini sel felaketine uğratacak bu akımlardır. Bunlar; vizyondaki nev zuhur, yeni cemaatlerdir. Bugün değil, ama yakın bir gelecekte bırakın sünneti, hadisleri, ulemanın kabullerini, Kuran'ın bizzat kendisinin bütün iman ve ibadet sütunlarını yıkmaya gayret edecekler. Bunu görmek için müneccim olmaya, geleceği okumaya gerek yok izleyin dinleyin, tanıyın görürsünüz.
Herkesin çevresine; çevrelerinde odaklanmış olan ve sarmaşık gibi yayılan bu hasta bakışa dikkat etmesi gerekiyor.
Bunlara istismar imkânı tanımaması gerekir.
Bu satırlar bugün dünyada ciddi bir kriz haline gelmiş olan radikal dini hareketlerin, sadece yanlış okumalardan nemalandıkları anlamına gelmemeli.
Elbette siyasi, sosyal, psikolojik, çevresel ve daha birçok faktör daha vardır bugünün şiddet hareketlerinde.
Biz bu boyutları göremezsek olayları tahlilde ve çözüm üretmekte haylice zorlanacağız.
HER GÜNAHKÂR YALANCI
Yüce Allah Kuran'ın ayetlerini duyup da itibar etmeyene şöyle diyor: "Her günahkâr yalancının vay haline. Kendisine Allah'ın ayetlerinin okunduğunu işitir de sonra büyüklük taslayarak sanki onları hiç duymamış gibi direnir. İşte onu elem dolu bir azap ile müjdele. Ayetlerimizden bir şey öğrenince onu alaya alır. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır. Arkalarında da bir cehennem vardır. Dünyada kazandıkları ve Allah'tan başka edindikleri dostlar onlara hiçbir fayda vermez." (Casiye, 7-10)
Yüce kitap böyle bildiriyor. Şahit olanlar şehadet ettiler. Melekler bu ayetleri ibretle dinlediler. Hz. Peygamber bu ayetleri iletti ve iman etti. Sahabe de iman etti. Bizler de dinledik. İman ettik. Ve lakin ibretle hayatımıza tatbik edemedik. Allah bizleri affetsin.
ÜMİTLENDİREN BİR HADİS
Hz. Resul (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Siz öyle bir zamanda yaşıyorsunuz ki sizden biriniz emrolunduğu şeylerden onda birini terk etse helak olur. Sonra öyle bir zaman gelecek ki sizden kim emrolunduğu şeyin onda birini yapsa kurtulur." (Tirmizi, Fiten, 2267)
KORKUTAN BİR HADİS
Ve Resulullah (s.a.v.) yine şöyle buyurdu: "Öyle bir zaman gelecek ki kişi helalden mi, haramdan mı kazandığına aldırmayacak." (Buhari, Buyu, 7)
İHLAS SURESİNİN FAYDASI
Muaviye bin Muaviye hadisesi manidardır. Bu zat, Müzeynelidir. Efendimizle görüşüp Müslüman oldu. Kabilesine gidip İslam'ı anlattı. Zaman zaman Medine'ye gider Efendimiz'le (s.a.v.) görüşürdü.
Bir gün azığını hazırlayıp Medine'ye geldi. Efendimiz'i (s.a.v.) özlemişti. Görüşecekti. Ancak Efendimiz'i (s.a.v.) bulamadı. O arada Efendimiz Tebük'e gitmişti. Muaviye orada Peygamberimiz'i (s.a.v.) beklerken vefat etti.
Bundan sonrasını Hz. Enes anlatıyor: "Resulullah'la (s.a.v.) Tebük'e yakındık. Sabah güneş çok parlak doğdu. İçimizi aydınlattı. Sanki nur gibiydi güneş. Parlaktı güneş. O gün Cebrail (a.s.) Efendimiz'e (s.a.v.) geldi. Hz. Peygamber (s.a.v.) Cebrail'e (a.s.) sordular: Ey Cibril! Güneşi bugün daha parlak gördüm. Çok nur saçar gibi gördüm.
Cebrail: Bugün Muaviye bin Muaviye Medine'de vefat etti. Gökten 70 bin melek onun cenaze namazını kılmak için yere indiler, cevabını verdi.
Resulullah çadırından çıktı. Cebrail'in 70 bin melekle cenaze namazı için geldiğini gördü. Cebrail sağ kanadını dağların o tarafına, sol kanadını dağların o yanına koydu. Efendimiz kanadın üzerinden bir süre Mekke ile Medine'yi seyretti.
Resulullah (s.a.v.) sordu: Cebrail bütün bu melekler Muaviye için neden indiler.
Cebrail: Çünkü o gece gündüz yürürken, otururken hep İhlas suresini okudu. Bu makama İhlas suresiyle ulaştı. Cebrail, istersen mesafeyi kaldırayım. Sen de katıl cenaze namazına dedi. Efendimiz (s.a.v.) Cebrail'in bu isteğine olur dedi ve sahabeyle beraber cenaze namazını kıldırdı. (Heysemi, Mecme, 3/37; Nevevi, el-Ezkar, 774; İbn Abdilberr, istiab, 3/1424; Beyhaki, Delail, 5/254;)