Robert Kaplan gibi Amerikalı analizciler "Atlantik'in güneşi batarken Rusya, Çin ve Türkiye gibi eski imparatorlukların güneşi yükselişe geçti" diye boşuna nefes tüketmiyor. Orta Asya'da Rusya, Pasifik'te Çin, Ortadoğu'da ise Türkiye'ye karşı devreye soktuğu çoğu senaryosu fiyaskoyla sonuçlanan ABD, büyük bir bozgunla karşı karşıya.
Pozisyonları sarsılan Atlantikçiler bu yüzden deliye dönmüş halde. Yani sistemdeki ana sorun sadece Trump'ın Twitter bağımlılığından kaynaklanmıyor. Daha derin bir darboğazdan geçiyor Atlantik dünyası. Çünkü Türkiye, Rusya ve Çin'in direnişi ABD ve AB'nin önemli iki büyük projesini birden çökertti.
***
Bunlardan ilki
ABD'nin Af-Pak projesidir. Afganistan yenilgisiyle
Hazar ve Orta Asya enerjisini Pakistan hattıyla Basra Körfezi'ne ve oradan dünya
pazarlarına nakletme rüyası sona erince
Avrasya'ya hâkim olma stratejisi de
akamete uğradı. Şimdi Çin'e yaptırım tehditleri
ve
Pakistan'da yargı darbesi ile
bu süreci tersine çevirmeye çalışıyorlar.
Atlantikçilerin çöken ikinci projesi ise Suriye'dir. ABD'nin Suriye'deki en büyük hedefi Katar'daki doğalgaz rezervlerini Türkiye'yi "by-pass" ederek
"PKK/ PYD koridoru"yla Avrupa'ya nakletmekti. Ancak Ankara-Moskova ittifakı bu projeyi engelledi. Nitekim FPRI'nın 2013 raporunda,
"Batılı hegemonyayı bölgede hâkim kılmanın en makul yolu Suriye'nin 2 veya 3 devlete bölünmesidir. Ya da federal yapılar oluşturulmalıdır" önerisi yapılmıştı.
***
Ne var ki Türkiye'nin kararlılığı kirli tezgâhları alt üst edince Suriye'yi bölme yöntemleri revize edildi. İşe de 'rojava'nın künyesiyle başladılar.
PYD/YPG, Mart 2016'da Suriye'yi parçalamanın simgesi olan rojava projesini resmen feshettiğini ilan etti. Bu değişimin hem 15 Temmuz öncesine hem
Türkiye, İran ve Rusya arasındaki yeni ilişki evresine denk gelmesi tesadüf değildi elbet. Böylece
İran öncülüğündeki 'rojava' yerine ABD öncülüğündeki 'kuzey Suriye planı' devreye girdi. Bir terör örgütünü çekip diğerini namluya süren ABD, kirli tezgâhlarını
retorik hokkabazlıklarla örtmeye çalıştı.
YPG'nin adını SDG (Suriye Demokratik Güçleri) olarak değiştiren ABD'nin teröre verdiği lojistik destek, Rakka'daki güçlerin kapasitesinin neredeyse 16 katından daha fazla. Terör örgütlerine
900 TIR silah sevkıyatı da operasyonun sadece DEAŞ ve Rakka ile sınırlı olmadığının işareti.
***
Her ihtimali önceden hesaplayan Türkiye 15 Temmuz'dan sonra savunmadan çıkıp taarruza geçti. Bu
yeni güvenlik konseptinin simgesi Ağustos 2016'da başlayan
Fırat Kalkanı'ydı. Şimdi Katar'daki üs ile bu konsept daha ileri bir aşamaya taşınmış durumda. Bunlar yeni Türkiye'nin sadece bir slogan değil adım adım gerçekleşen bir proje olduğunun da en somut kanıtlarıdır. Nitekim,
Huntington 1996'da "Eğer Türkiye İslam dünyasının çelik çekirdeği haline gelip merkez ülke konumuna yükselirse o zaman Medeniyetler Savaşı'nda lanse edildiği gibi
'torn country/ parçalanmış ülke' olmaktan çıkar. Bunu da ancak Atatürk kalibresinde bir lider yapacak" yorumunda bulunmuştu.
Tüm veriler bu kehanetin gerçekleştiği yönünde. Bu yüzden Suriye'yi İran ile bölme planı (rojava) çöken ABD şimdi kendi planını (kuzey Suriye) devreye soktu. Böylece
hem niyetini hem de hezimetini perdeleyecekti. Ama nafile!