Abdullah Öcalan'ın PKK'ya yaptığı "Silahlı mücadelenin yerini demokratik siyasetin alması"na yönelik çağrısı ve bunun gerçekleşmesi için "PKK'yı bahar aylarında olağanüstü kongreyi toplamaya davet ediyorum" içerikli mesajı, "Kalıcı barış" yolunda diğer bir dönüm noktasıdır.
Dün Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ve İçişleri Bakanı Efkan Ala ile buluşan HDP heyeti üyeleri Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve İdris Baluken'in Öcalan'dan getirdikleri mesajı, bakalım Kandil'dekiler nasıl karşılayacaklar?
Sırrı Süreyya Önder'in "Öcalan'ın temel belirlemesi" olarak seslendirdiği şu sözler bakalım "Savaş ve Şiddet Lobisi" tarafından ne şekilde algılanacak?
Silahlar bırakılmalı
"-Bu 30 yıllık çatışma sürecini kalıcı barışa götürürken, demokratik bir çözüme ulaşmak temel hedefimizdir. Askeri müşterekin sağlandığı ilkelerde silahlı mücadeleyi bırakma temelinde stratejik ve tarihi kararı vermek için PKK'yı bahar aylarında olağanüstü kongreyi toplamaya davet ediyorum. Bu davet silahlı mücadelenin yerini demokratik siyasetin almasına yönelik tarihi bir niyet beyanıdır"
Tarihi sorumluluk
Keşke Ankara- İmralı-Kandil arasında mekik dokuyan bu heyetin üyeleri mümkün olsa da Pensilvanya'ya da gidebilseler... Bir kulağı Amerika'ya, diğer kulağı İsrail'e kilitlenmiş olan "Pensilvanya Örgütü" yöneticilerine de, dün Dolmabahçe'de söylenilen sözleri tekrarlasalar.
"-Tarihin bizlere yüklediği büyük sorumluluk çözümün de çözümsüzlüğün de salt bizim toplumlarımızla ilgili olmayıp tüm bölgeyi, hatta dünyayı etkileyen bir muhtevası olmasıdır. Dolayısıyla bölgenin 100 yılık dengeleri alt üst olurken küresel ve bölgesel zorbalıkların yol açtığı algısal ve iradesel yaklaşımlar, evrensel insani değerler ölçüsünde geliştirilerek aşılmalıdır."
Barış ve demokrasi
Mümkün olsa ve bir eli yağda bir eli balda olan Fethullah Gülen de, Türkiye'nin iç barışına ve istikrarına İmralı mahkumu Abdullah Öcalan'la aynı açıdan bakmayı denese... Bedduaların yerini hayır duaları, nefret söylemlerinin yerini "Barış ve demokrasi içinde birlikte yaşamak" felsefesi alsa... Devletin yargısına ve güvenlik güçlerine sızarak meşru düzeni hedef alma eylemlerinin, artık geçmişte kalması gereken bir yanlış olduğu kabul edilebilse. Türkiye'de devleti ve meşru siyaseti sabote etmenin, bu ülkeyi Ortadoğu zorbalıklarına açık hale getirebileceği anlatılsa...
Beklenen yeni anayasa
Öcalan'ın çağrısına dönersek... Öcalan beklentinin "Demokratik hamle ve dönüşümleri içselleştirmeyi hedefleyen yeni bir anayasa" olduğunu da vurguluyor.
Dilerim bu beklenti HDP tarafından da gereğince doğru algılanır ve yeni anayasa için TBMM'de AK Parti ile işbirliği yapmanın kaçınılmazlığı, HDP'nin ileri gelenleri ve ileri gidenleri tarafından artık kabul edilir. Neticede dünün özetini Önder'in aktardığı Öcalan'ın şu cümlesinde bulabiliriz:
"...Zaman zaman aksamalarla, kırılmalarla yürütülen diyalog süreci, resmi, ciddi ve sorumlu bir aşamaya gelmiş bulunmaktadır"