Siyasetçilerin yargı kararı, yargıçların da siyasi karar vermesini beklemek alışkanlığımızı yadırgamayalım.
Neticede kendilerini "Dini cemaat" olarak sunanların devlet içinde paralel devlet kurmak için örgütlendiğini görmedik mi? Bunun gibi "Sivil Toplum Örgütleri"nin üniformalı ve üniformasız kökten devletçilerle işbirliği yaptıklarına da tanık olmadık mı?
Hatta darbe döneminde "Silahlı Kuvvetler de bir sivil toplum örgütüdür" diyen siyasi parti sözcülerini de dinlemedik mi?
Bu olayları hatırladığımız zaman haklarında yargı tarafından takipsizlik kararı verilen AK Partili dört eski bakan için asıl kararı TBMM'nin vermesini isteyen hukuk ve adalet âşığı darbe severlerin varlığını yadırgamıyoruz.
Halk düşmanı halkçılar
"Cemaatçi liberal" veya "Halk düşmanı halkçı" benzeri kavramlara sanki yabancı mıyız? Rahmetli Turan Güneş Türk siyaset ve düşünce yaşamındaki bu tür gariplikler için "Bunlar birbirine zıt rüzgârları birleştirip lodos -poyraz rüzgârı estirmeyi bile denerler" derdi.
Biz böyleyiz işte... Darbe döneminde kapatılan ve taşınmazlarına el koyulan siyasi partilerin genel merkez binalarına taşınan yüksek yargı organlarının, demokrasinin egemen olduğu dönemlerde musluk kapatır gibi partileri kapatması da, bize garip gelmiyor...
Yetki konulu ders
Şimdi rahmetli olan ve yüksek yargıda önemli görevler üstlenen bir yakınım vardı... İlk kez dede olduğunda bebek torununu kucağına almış... Bebek de, elini dedesinin yüzüne götürmüş ve minik parmağını dedesinin burun deliğine sokmuş.
Bunun üzerine, hukuk anlayışı hücrelerine kadar sinmiş olan dede, bebeğin anlayıp anlamamasına aldırmadan ona "Yetki" konulu ilk dersini vermiş.
Bebeğin parmağını tutmuş ve ona kendi parmağını göstermiş,
- Bak bebek, bu benim parmağım, bu senin parmağın. Bu senin burnun bu benim burnum... Sen kendi parmağını ancak kendi burnuna sokabilirsin. Ben de benim parmağımla sadece kendi burnumu karıştırabilirim, demiş.
Ders herkese lazımdır
Yargıdan siyaset, siyasetten yargı bekleyenleri de kucağına oturtup onlara bu tür bir ders verecek bir dede bulsak ne iyi olurdu... Bu arada bir başka dede de kafaları karışık olanları kucağına oturtup "Bak yavrum burası Ankara burası Pensilvanya... Bunların haritada birbirine yakın görünmesine aldanma...
Pensilvanya'dan parmağını uzatıp Ankara'yı karıştırman mümkün değildir" diyerek bu kafası karışıklara da derslerini verseydi.