"Bunlar mülteci" diyor kurtarma ekibinin şefi; "artık bize emanetler; vakit kaybetmeden barınabilecekleri bir yere götürmemiz gerek.."
Parmağıyla işaret ettiği yerde açlık ve susuzluktan bir deri bir kemik bir aslan yatıyor.
Zamanında ona Aslan Kral'ın adını vermişler:
Simba.
Fakat haşmetinden eser yok.
Az ötedeki Lula adlı ayının hali de farklı değil.
Zor durumdaki hayvanlara yardım götüren Four Paws ekibinden veterinerler Musul Hayvanat Bahçesi'nde sağ kalmış iki hayvanı serumlarla hayata döndürüyorlar.
***
Olay şu...
Irak Ordusu nisanda hayvanat bahçesinin bulunduğu bölgeyi ele geçirmişti.
Simba ve Lula'yı kurtarmaya geldiler.
Dünya yukarıda anlattığım görüntülere bayıldı.
Aynı günlerde koalisyon uçakları hedef ayırmadan Musul'un meskûn alanlarını bombalıyordu.
Yüzlerce kadın, çocuk, ihtiyar öldü. Cenazeler el arabalarında taşındı.
Fakat o görüntülere aldıran olmadı.
Musul DEAŞ'tan kurtuluyordu ya...
Masum sivillerden birileri ölmüşse, hesabı yapılmazdı.
Medya müstemlekesi haline gelmiş zihinlerimiz için "
eh, o kadar olacak"dı...
Nitekim öyle oldu.
Nisandan bugüne binlerce sivil öldü Musul'da.
Ajanslar haberini verip geçti. O kadar!
***
Bilmem, farkında mısınız?
Birkaç yıldır
merhamet duygumuz hem sosyal hem de geleneksel medya yoluyla baştan dizayn ediliyor.
Bir tür hipnoz gibi...
Mesela ciddi bir hayvansever olarak
yeni gelişen hayvanseverliği biraz tuhaf buluyorum.
Önce çok dar bir "
masumiyet" tanımı geliştirildi.
Eh, o tanımın da içine ancak ağzı var, dili yok hayvanlar ve bir de küçük bebekler girebiliyor.
Sadece onlar kalbimizi çarptırıyor.
Sorunlu bölgelerdeki yetişkin insanlara ise "
kendi bacağından asılan koyun" muamelesi yapılıyor.
Nereden baksanız, manyakça bir durum...
Ama "normal" sanılıyor!
***
Kim bilir, belki
aslan Simba ve ayı Lula'nın kurtarılışını izleyip
sevinen Batılılar arasında mülteciler
girmesin diye sınırlarına çekilen tellere
elektrik verilmesini isteyenler de
vardır.
Yok, diyeceksiniz, olmaz öyle şey! Çünkü hayvan seven insan da sever.
Yanılıyor ve
hipnozun boyutlarını gözden kaçırıyorsunuz.
Pek beyaz ve pek hayvansever bir hanımla iki yıl önceki tartışmam aklıma geldi şimdi.
"Senin mültecilerin benim sokak hayvanlarımın tırnağı etmez" demişti.