Dün bütün medya Erdoğan- Trump görüşmesini ve muhtemel sonuçlarını tartışırken ajanslar Belçika'dan bambaşka bir haber geçti.
Mesaj gruplarında ve gerçek sohbetlerde konunun nasıl o habere doğru yöneldiğinin canlı tanığıyım.
Olay şu..
Sağlıklı ve alternatif beslenme takıntısı olan genç bir anne baba bebeklerini üçüncü ayından sonra yulaf sütü, siyah buğday ve kinoalı mamalarla beslemeye başlamışlar.
Yedinci ayda metabolizması çöken Bebecik hayatını kaybetmiş.
Anne baba hâlâ "yanlış bir şey yaptığımıza inanmıyoruz" diyormuş ama savcı 18 ay hapis cezası istemiş.
***
Öteden beri bu konuda çok yazmış biri olarak bir çift laf daha etmek boynumun borcudur.
"
Sağlıklı beslenme" kavramı artık durumu tam anlatmıyor.
Dikkatinizi çekiyordur; kendini bu işe adayanlar "
doğru beslenme" kavramını tercih ediyor.
"
Doğru beslenmiyorsan, büyük yanlıştasın" gibi bir his medyadan
medyaya; kulaktan kulağa yayılıyor ve
bu patırtıdan ekmek yiyen şarlatanları durdurmak zorlaşıyor.
Modern insanın dramı bu.
Kutsallarını ve dini ölçülerini terk etmekle övünecek kadar sersemleşirsen gün gelir, ne idüğü belirsiz "
doğru"lar sana bir "
din" gibi sunulur; birbirinden garip
putlara tapındığını fark edemezsin!
***
Bize yabancı bir konu sanıyorsanız, yanılıyorsanız..
Bizde de hemen her sosyal kesimde bebekler, çocuklar ve yetişkinler
ortoreksiya, yani "
sağlık için doğru beslenme" takıntısının esiri olmuş haldeler.
Üstelik kılık kıyafet modaları gibi bu moda da viral bir yayılma modeli izliyor.
Son günlerde ne çok insanın elinde
sabah aç karnına içilen taze sebze suları görüyorum.
Böyle bir havayla dolaşıyorlar; aldıkları son ayakkabıymış gibi instagram'da fotoğraflarını paylaşıyorlar.
Sonra?
Sonra "midem ağrıyor, gastritim azdı" şikâyetleri başlıyor.
Eh hangisi iyi, hangisi kötü gelir; karıştırmamak kolay mı?
***
İki noktada meseleyi özetlemeye çalışayım.
Birincisi...
Tekelci gıda endüstrisinin "
kötülükleri"ni böyle sersemliklerle aşamayız.
İkincisi...
"Doğru beslenme" ile kimse "doğru insan" olmuyor.
Böyle kestirme bir yol yok!
Metabolizmamız ile "ruhumuz" arasındaki köprü pek karmaşık.
Hırs, haset, kötülük ruhuna taş gibi oturmuşsa...
Miden seni kurtarabilir mi?