Biz yetişkinler...
Konu gençler olunca...
Güzel sözler söylemeyi seviyoruz.
Fakat bir de durup bakmak gerek.
Konuşmadan, plan yapmadan, hayal kurmadan önce gençlerin halleri nicedir, kafaları nerelerdedir, kalpleri yerli yerinde midir, bakıp da görmek gerek.
Peki, bakıyor muyuz?
Belki bakıyoruz da, acaba "göremiyor" muyuz?
***
Bilmem gördünüz mü?
Sosyal medyada bir röportaj videosu dolaşıyor.
Sokaktan geçen gençlere kamera tutmuşlar;
"
gençlik nereye gidiyor?" türünden sorular soruyorlar. Afili bir delikanlı "Türkiye'nin halinden anlamadığını, her şeyin pahalandığını" falan anlatırken arada "
bizim nesil neyse de bizden sonraki nesiller nasıl olacak, bilemiyorum" derken yüzünü buruşturuyor.
Röportajcının aradığı cevap konuşan delikanlının arkasındaki görüntülerde...
Arkada
bir ağaç fidanı görünüyor. Etrafı çerçevelenmiş, süslenmiş, akıl sıra korumaya alınmış. Henüz cılız. Özene muhtaç.
On beş yaşlarında bir çocuk ikide bir o fidana asılıyor, üstüne yüklenip yere eğmeye çalışıyor.
Ağaçtan ne istiyor, anlamak imkânsız.
Biraz daha büyük yaşta görünen arkadaşı da tasmasından tuttuğu bir köpekle onların çevresinde koşturup kahkahalar atıyor.
***
Geçenlerde bir gece yarısı vaktiydi.
Köşe başında toplaşmış duran mahallenin gençlerinin selamını aldıktan sonra "Oğlum, burada mı sabahlayacaksınız?" diye takıldım azıcık.
Biri içini çekip "
evler sıkıntı abi" dedi.
Ne çok şey anlatıyordu şu kısacık ifade.
Hiçbiri evine girmek istemiyordu.
Peki gençler için evlerini sıkıntılı yapan şey ne?
Hamaseti veya akademik gevezeliği bırakıp bu soruyla yüzleşebiliyor muyuz?