Pazar gününden sonrası sımsıkı dayanışma ve birlik dönemi...
Bunu becerebilir miyiz, o ayrı konu ama dünyanın gelip bize dayattığı budur.
Türkiye'ye içerden dışardan saldırıyorlar, saldıracaklar.
O nedenle "Evet" vereni de, "Hayır" vereni de birlik olmalı ve ülkemizi savunmalıyız.
Ancak istisnası var.
Dayanışmada, savunmada, birlik noktasında yeri olmayanlar var yani...
Bunu böyle söyledim diye kızabilirsiniz, sizin bileceğiniz iş.
Ama artık içimdekini ve şu yaşa kadar tecrübeyle biriktirdiklerimi söylemeyi ödev görüyorum.
***
Onlarca yıl boyunca ülke savunması için üç Patriot füzesi bile üretememiş ama "güçlü ordu" hamasetine gaz vermekten de utanmamış
sözde millici tiplerle...
Uluslararası bir marka yaratmak için bir tarafını kıpırdatmamış ama bunun için çalışanı da batırmış sermaye çevreleriyle...
Her diplomatik ilişkide Batılıların karşısında bel kırmış ve sırf Batı kızmasın diye bağımsızlığını yeni kazanmış ülkeleri tanımazlıktan gelmeyi normal karşılamış bürokrasiyle...
Aynı mevziye girmem.
Hele bütün hayat vizyonunu "
lokantalar" üzerine kurmuş ve "
anayasa geçerse lokantalar kapanacak" lafını bir güzel yutup sindirebilmiş
şapşallar var ki, benden ırak olsun!
Zaten ağlaşıp durduklarına bakmayın; instagram'a, facebook'a falan bakın, o zaman anlarsınız ki,
hepsinin keyfi gıcır.
Bir de
ipini koparmış yalancılar sürüsü dolaşıyor
ortalıkta...
Hepimizin gözünün içine baka baka...
Yeni anayasa hakkında akıl almaz yalanları sıralayanlar...
Haysiyetsizliği siyaset kılanlar...
Söyleyin...
Kim dışardan bir saldırı karşısında onlara güvenip de sırtını dönebilir? Kim onlarla omuz omuza durabilir?
Ben güvenemem!
Bir daha da bu yalancılarla Yenikapı'dan, o kapıdan, bu kapıdan, birlikte geçmem.
Onlarla şuradan şuraya gidemem.
Budur...
Bilginiz olsun.