Şunun şurasında referanduma kaç gün kaldı!
Aslında yazacağım, söyleyeceğim, tekrar edeceğim şey gayet kısa ve net.
Bir seferliğine uzatarak anlatacağım...
Dünya kaynıyor.
Gün, gün bile değil, saat saat yeni gelişmeler patlak veriyor.
Hiç şüphesiz Suriye'deki ateş genişletilmeye çalışılacak.
Yeni savaş taktikleri devrede.
Üstelik bir süredir sessizmiş gibi yapan İsrail'in de yakında sahnede açıkça boy göstereceği kesin.
Avrupa deseniz...
Aynı şekilde kalır, kalabilir; varlığını şimdiki gibi sürdürebilir iddiasında ısrar edecek birileri var mı? Yok!
ABD- Rusya- Çin gerilimi arttıkça artıyor. Bir yerinden dünyayı yakacaklar.
Esas problem ise parada...
Gerçekte var olmayan miktarda parayı çoğaltıp satan ve dünyayı parmağında oynatan uluslararası finans sistemi yolun sonuna geldi.
***
Şimdi bir soru soracağım.
Basit, dümdüz bir soru.
Böyle zor, böyle engebeli bir yolun eşiğinde...
Böyle bir dönemde...
Türkiye nasıl yönetilsin?
2010'da kaset komplosuyla geldiğinden bugüne söylediği yalanları
buradan Pensilvanya'ya köprü olmuş malum kişi gibilerin kafasıyla mı yönetilsin?
Sağdan, soldan; ulusalcısından muhafazakârına ne kadar Batı gücünün hayranı; ne kadar idare-i maslahatçı, ne kadar örtülü kolonyalist; ne kadar "
biz adam olmayız"cı tip varsa,
koalisyon yapsınlar da memleketi ona buna parselleyip dağıtsınlar mı?
***
Dünyanın şakası yok!
Durum berbat!
Türkiye'nin de artık siyasal sistemini "ciddi"leştirmesi gerekiyor.
Dünyanın yeni koşullarına ancak
güçlü bir liderlik, hızlı bir yürütme ve siyaset borsasına dönüşme yolları kapatılmış bir meclis sistemiyle cevap verebiliriz.
Referandum millete işte bu imkânı veriyor.
Bin bir yalan atarak yeni anayasayı otoriter bir düzenin alt metni gibi göstermeye çalışanlar ya
beyni liberal mızmızlıklarla buruşmuş ahmaklardır ya da Türkiye'nin bu çalkantılı dönemden yıkılarak çıkmasını isteyenlerdir.
Net!