Madem olağanüstü koşullar içindeyiz...
Madem örtülü de olsa, bir "savaş"ın içindeyiz.
Söz koşarken eylem ağırdan almamalı.
Cumhurbaşkanının kararlılığına ayak uyduramayan bir devlet mekanizması olmamalı.
Kimse kalkıp istatistiksel iyileşmelerden dem vurmasın. Doğrudur ama yetmez!
Artık nitelikli sonuçlara ihtiyacımız var.
Daha fazla gecikemeyiz.
15 Temmuz'da milletin direnişinin hakkını vermenin başka yolu yok.
Ne demek istiyorum?
Geçen hafta yaptığım üç sohbetten örneklerle anlatayım...
***
Yurt dışında yaşayan ve çeşitli ülkelerde iş bağlantısı olan bir arkadaşım buradaydı; oturup konuştuk.
Çok dertliydi.
Malum, nihayet 15 Temmuz'dan sonra
Fetöcüler dış temsilciliklerimizden tasfiye edilmeye başlandı.
Fakat arkadaşımın söylediklerine bakılırsa, yeni gelenler ya
görev yaptıkları ülkelerdeki fetöcülerden ürküp sinme eğilimindeydiler ya da eski "
ulusalcı monşer" kalıplarına dönüyorlardı.
Arkadaşım, derdimizi dünyaya anlatmak için Türkiye'den gelen akademisyen ve gazetecilere
kimi konsolosluk görevlilerinin nasıl kayıtsız kaldığını tek tek örneklerle anlattıkça öfkelendiğimi itiraf edeyim.
Kültür kurumlarımızın temsilciliklerinde ise durum gerçekten vahimmiş...
Belli ki buralarda hem fetöcülerin, hem de iktidara yamanmış fırıldakların sayısı işini vatan sevdasıyla yapanlardan fazla.
Uzun süre Avusturya'da, bir ara da Almanya'da yaşayan ve sosyal konularda faal bir arkadaşımdan ise başka bir yakınmayı dinledim.
Türklerin de yoğun olduğu bölgelerdeki camiler ve İslami kurumlarda birkaç yıldır "
selefi/ vahabi" etki ciddi biçimde yükselişteydi.
Ne var ki,
bizim Diyanet'in bu konularda
dikkati dağınıktı.
"Dahası
Avrupa'daki Alevi vatandaşlarımız da üç taraflı bir
kapana kıstırıldılar" diye anlattı arkadaşım; "bir yanda
sol örgütlerin baskısı, öte yanda
Fetöcülerin sızması var. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi
İran da devrede. Genç Alevileri Caferileştirmeye çalışıyorlar."
***
Son olarak da bizim mahalleden bir esnaf sohbeti aktarayım...
Oturmuş, son gelişmeler ve Fetö'nün tezgâhları üzerine laflıyoruz.
İçlerinden biri "
Kim darbeye kalkışsa yine önlerine çıkar, durdururuz"
dedi, hepsi onaylar biçimde başlarını
salladı.
Bir başkası o sözün devamını şöyle getirdi: "Fakat göz göre göre kaçırılan büyükbaş Fetöcülerin hesabını artık birileri vermeli!
Bundan sonra ne mağduriyet edebiyatı duymak istiyorum ne de yargıdan kaçan bir fetöcü haberi!"