Yeni yıl gelmişmiş, eskisi gidecekmiş...
Hikâye tabii.
İnsanlar 31 Aralık gecesinin özel gücüne falan elbette inanmıyorlar.
Daha doğrusu, inanıyor olamazlar.
Hele hikmetini kaybetmiş, gelenekle bağları kopmuş, baştan sona insan icadı takvimlerin bize söyleyeceği ne olabilir ki!
O halde bu patırtı ne?
Niye gerçekten yeni bir yıl başlıyormuş, önümüze yepyeni fırsatlar için kırmızı halılar seriliyormuş gibi hop oturup hop kalkıyoruz?
Bu takvime iş güç düzenimizi feda ettiğimiz yetmiyor mu?
Onca anlam yüklemek neyin nesi?
Yoksa "eski yıl" adı altında şeytan mı kovuyoruz?
***
Şimdi birçoğunuz "sen de her yılbaşı benzer şeyleri yazıyorsun" diyecektir.
Yazıyorum.
Çünkü bir konuda
düşünmeye kışkırtmak, yılbaşı şamatası içinde
üstünü örttüğümüz bir gerçeği hatırlatmak istiyorum.
O da şu...
Değişmeye muhtacız.
Çok derinden bunu hissediyoruz.
Silkinmek, toparlanmak istiyoruz.
Hatta dahası var; çoğumuz "
felaketimiz"in farkındayız;
daha güzel, daha doğru, daha adil bir hayat yaşamayı hayal ediyoruz.
Başlangıçlar gerek bize.
İyi de...
Şu pagan yılbaşı ayinleri bu derin ihtiyacımıza çare olabilir mi?
Niye dürüst olmuyor ve yenilenmeyi piyango bekler gibi bekliyoruz?
***
Haydi bu seferlik dünyadan ve büyük meselelerimizden söz açmayayım...
Hani birkaç aydır
her günü eskinin bir yılı gibi geçmeye başlayan global gelişmelerden...
Henüz 2016'da olup bitenlere akıl erdirememişlerin 2017'de "
barış içinde ve adil bir dünya" beklentilerinden falan hiç bahsetmeyeyim...
İnsana değineyim.
Kendi küçük dünyamıza...
Ezbere bir hayatla ezbere bir takvim arasındaki uyumu fark ettiniz
mi?
İşte o uyumu kırmanın, o çemberden çıkmanın zamanıdır.
Boş verin 31 Aralık'ı 1 Ocak'a bağlayan geceyi.
Çok istiyorsanız, kendinize özel bir "
başlangıç" seçin.
Ve onu niyetleriniz ve eylemlerinizle
inşa edin!