Pazar notları:
Gevşemek, dalmak, uyumak yok! Söylentilere, kışkırtmalara, algı bozmalara kapılmadan diri kalmak zorundayız. Ve bazı defterleri kapatmanın; yani varlığı yalan arkadaşlıkları terk etmenin, ayağımıza dolanan bağları koparıp atmanın, nifak yuvası gevşek ittifaklara son vermenin zamanıdır.
***
Tehlikeli saflık...
Tembelleri barışçı, korkakları yoldaş, henüz güç kazanmamış zalimleri müşfik sanmak...
***
Anlamak, acı çekmeyi ve kısacık bir an içinde değişebilmeyi göze almaktır. Zordur. O yüzden çoğu zaman anlamazdan geliriz.
***
Anlatmak da anlamak gibi cesaret gerektiriyor
. Anlamak için konforunun bozulmasını, anlatmak için de bedel ödemeyi göze almak gerekiyor. Çünkü
iyi anlatıyorsan, yıkıyorsundur.
***
Biraz uykumuz kaçsın. Kaçsın ki, uyanık anlarımızda
ölçüyü kaçırmayalım.
***
Dikkat ediyorum, dışarıda ne kadar kalabalıkla iç içeysek, içimiz o kadar tenha!
Kalabalıktan ne kadar uzaklaşıyorsak, içimizde o kadar çoğalıyoruz.
***
Modern zamanlar... Cesur (korkusuz ve atılgan) olmamız gerekiyordu. Kalktık, cüretkâr (saygısız ve saldırgan) olduk.
***
Güven duygusu gitgide nostaljik bir değer kazanıyor.
Çünkü o güzel ülkeden sürgün edildik! Artık şüpheciyiz; hem de çok şüpheciyiz. Gel de Cioran'ın şu sözünü hatırlama:
"
Şüphecilik incinmiş ruhların sadizmidir."
***
"
Önemli olan tek şey sensin, sen kendine bak, bu senin hayatın" diyorlar.
Onlarca yıl boyunca okurlarına bunu tavsiye eden yazarlar biliyorum.
Hem kendileri, hem de okurları sürekli mutsuz. Dönüp, nerede yanlış yaptık, diye soran da yok! Oysa başkalarının figüran olmaktan öteye gitmediği bir hayat berbat bir hükümranlıktır.
Üstelik kimse kendine bakamaz!
Yalandır! Göz başkasını görür, kalp başkasını sever ve insan ancak
başkaları yoluyla "
kendini" bulur.
***
Geçenlerde kıyı kasabalarımızdan birinde çekilmiş bir fotoğrafa rastladım. Bir kafenin girişine İngilizce olarak "
Dikkat!
Aptallara geçit yok!" yazan bir tabela koymuşlar.
Böyle bir yere girmek ne aptallık!
***
Sır: Burada, şimdi değil, özlendiğinde varsın!
***
Veda başka bir şeydir;
ayrılıklardan çok sonra gelir.
Birden çıkıp geliveren bir hatırayla çoğu zaman... Bazen bir manzarayla, bazen de bir sözün zihin tırmalayan varlığıyla...
(
NOT: Yukarıdakiler 2014- 2015 arasından bazı notlarımın yeniden gözden geçirilmesiydi, bazılarını hatırlamış olabilirsiniz.)