Damat eski mahallesinde oturmak istiyordu; gelinse yeni ve yüksek bir binanın yepyeni dairesinde...
Mahallede yeni ev yoktu.
Zaten gelin kız da eski bir mahallede yeni bir hayatın mümkün olacağına inanmayanlardandı.
Taşındılar.
Gözde semtlerden birinde pek gösterişli bir binanın manzaralı dairesinde yeni hayatlarına başladılar.
Yüzlerce benzeri her gün tekrarlanan gerçek bir hikâye bu.
Tabii yaşını başını almış biri olarak bu hikâyenin nasıl sonuçlanacağını az çok kestirebiliyorum.
Erkek, önce sudan çıkmış balığa dönecek.
Sonra yüksek binalarla dolu yeni semtine ayak uyduracak ve davranış kalıpları dahi değişecek.
Binadan hızla çıkacak mesela. Koşar adımlarla arabasına binip bir an önce işyerine; çalışma arkadaşlarına kavuşmak isteyecek artık.
Sıkılma halleri bile değişecek.
Çünkü laflayacak köşedeki manav, az ötedeki tantunici, teşhisleri hekimleri sollayan ihtiyar eczacı falan yok.
İçinden konuşacak artık, hep içine atacak.
Kadın ise yeni evlerine gelip giden kankalarını ağırlayıp imrendirdiği aylar geçip gidince kafayı olur olmaz şeylere takmaya başlayacak; mesela gelmeyen asansörlere, park yerindeki yetersizliğe, her gece etrafa küfür yağdıran fakat kim olduğunu bile bilmediği karşı komşuya falan...