Tahrir ayaklanmasını anlatan belgeseldeydi, sanırım. Mübarek'i devirdiklerinde çok sevinmiş fakat iktidarı Sisi'nin kucağına teslim eden gelişmelere şaşkınlıkla bakan bir eylemci şöyle diyordu: "Sınavda çok iyi kâğıt veren fakat üzerine adını yazmayı unutan öğrenci gibiyiz."
İfade güzeldi belki ama fena halde eksikti.
O eylemciyi yakalayıp yüzüne "Sadece adınızı yazmayı unutmakla kalmadınız; o kâğıdı kimlerle birlikte yazdığınızı da unuttunuz!" diye haykırmak isterdim.
Ve şunu da eklemek: "Arkadaşlarınız Adevviye'de öldürülürken, siz ikinci kez çıktığınız Tahrir'de dans ediyordunuz."
Eh, en sonunda nereye gelineceği belliydi.
Seçilmiş Mursi'ye idam, rezil diktatör eskisi Mübarek'e beraat!
Cumartesi ajanslar "Mübarek, hakkında açılan bütün davalardan aklandı" haberini geçerken bazı dostlar "yuh, bu kadarına da yuh!" diyordu.
Oysa başka türlüsü olabilir miydi?
Mursi taraftarlarının barışçı eylemlerini basıp kadınları, çocukları kurşun yağmuruna tutan Sisi'nin mahkemeleri Mübarek'i 2011 Tahrir'indeki ölümlerden sorumlu tutmayı sürdürebilir miydi?
Sisi'yi iktidara taşıyan ve Mısır'ın en büyük şirketi olan ordunun ideolojik lideri Mübarek değil miydi?
Mahkeme basit bir şey yaptı: Yalandan gösteriyi daha fazla uzatmadı.
O akşam kararı protesto için sokağa çıkan insanlara Mübarek'in meşhur Baltacıları saldırdı. Ne için? Sisi'nin rejimini korumak için...
Derin devletin sürekliliği böyle bir şeydir.