Ne zaman birisi küçük mutluluklardan söz etse ve bizi küçük şeylerle mutlu olmaya çağırsa...
Fena halde irkilir, huylanırım.
Neden?
Sahte bir dürtüyle Polyanacılık oynamaya çağırıldığımızdan kuşkulandığım için mi? Belki ama asıl neden o değil!
İrkilirim, çünkü "küçük mutluluklar"dan her söz edişimiz daha büyük mutlulukların varlığına yapılmış bir atıftır.
Öyle ya! Küçüğü varsa, büyüğü kesinlikle vardır; daha, daha daha büyükleri...
Mutluluk zokasını yutmuş modern insan için ne tatsız bir hesaplaşmadır bu!
Büyüğünü bilecek ama küçüğüyle yetinmeye özendirilecektir.
Yani ya iyi cilalanmış bir yalandır bu "küçük mutluluklar" edebiyatı ya da işin içinde bir yanlış anlama ve anlatma vardır.
***
Dün gazeteye gelince baktım, masamın üzerinde yeni gelmiş bir kitap duruyor.
Yazarı kişisel gelişimci ve tv programcısı
Aşkım Kapışmak.
Adı:
Küçük Mutluluklar Kitabı.
182 sayfa.
İçinde okuru birlikte düşünmeye çağıran yüzlerce fikir ve yüzlerce tavsiye var.
Bizi mutsuz kılan yüzlerce neden ve bizi mutlu edecek yüzlerce davranış sıralanmış.
Yani buradan kaçınılmaz olarak çıkan sonuç şu: Küçücük mutlulukları yaşamak da bayağı uzun boylu ve BÜYÜK bir iş!
Hele bütün iyi niyetiyle de olsa,
Aşkım Kapışmak'ın okuruna verdiği bir yol haritası var ki, aman aman!
"Hedeflerini çoğaltacaksın, mutlaka olumlu hedefler bulacaksın, faydalı hedefler seçeceksin ve hedefin sonucunu değil, sürecini seveceksin" falan...
O kadar
hesap kitaptan, o kadar zorlu "
ödevler"den sonra geriye
küçük bir şey, bir
mutluluk kırıntısı kalıyorsa, şaşarım doğrusu!
***
Kafayı ille de mutlu olmakla bozmuş fakat bir yandan hayatın zorlukları karşısında sınırlarını da az çok fark etmiş olanlara...
Benim de bir önerim var.
Ölçüp biçmeyi bırakmaya ne dersiniz!
Bir mutluluğun "küçük" olduğuna karar verip onunla
yetinmeyi yüceltmek yerine;
yaşadığınız duygunun yoğunluğuna odaklansanız mesela!
Daha doğru ve iyi olmaz mı?
Örnek bu ya...
"Bugün hava ne güzel!" ile yetinmeyi hedeflediğiniz veya bir "
dost muhabbeti"ni bir anda sohbetin dışına çıkıp olumlamaya kalkıştığınız anda
hayat durur!
Zihin, kaçınılmaz olarak
yaşantıyı perdeler.
Oysa asıl olan...
Güzel havayı
yaşamaktır.
Kendini dostlarla muhabbetin
akışına bırakmaktır.
Kim demiş, bunlar "
küçük" şeylerdir diye!