Sosyalizmin birbirinden parlak zaferlerini mi?
Kuzey Kore'de bugün sergilenen çağdışı soytarılıkları mı?
Yoksa Castro'nun ölümünden sonra Küba'nın ufak ufak "eskiye kaymasını" mı?
Yıkılalı neredeyse otuz yılı geçmiş geberik bir düzeni mi? Geçen yüzyılda kalmış korkunç bir fiyaskoyu mu?
Yoksa bizim seçimlerde toplasan yüzde 1'i bile dolduramayan o muazzam oy potansiyelinizi mi?
Sahi, neyi kutlayacaksınız?
Hep yenilgilerle geçen, "bir vehme kurban ettiğiniz" beyhude hayatınızı mı?
Artık hiçkimsenin tükürmediği "üretim araçları üzerinde kamu mülkiyeti" çıkmazını mı?
Becerip de bir tek doğru dürüst grevcik bile düzenleyemeyen ahım şahım sendikalarınızın performansını mı?
Olmayan liderinize mi destek vereceksiniz?
Yoksa "solun lideri" olduğuna kendi şakşakçılarının bile inanmadığı bir siyasi zavallıya mı selam göndereceksiniz?
Hayır, bol bol ağlayacaksınız.
"Ancak bu böyle gitmez, sömürü devam etmez" diye diye, Theodorakis'in "O Andonis" şarkısından arak namelerle coşacaksınız...
Yalnızca yaranızı kaşıyacaksınız.
Ezik misiniz oğlum siz?
Hem de nasıl...
Polisle çatışmaya girip gençliğinizi hatırlayacaksınız.
Çocuklarınıza da bu "mitolojiden" başka bir şey devredemediniz, gittiler Taksim'de bol bol sopa yediler...
Halkınızla uzaktan yakından bir ilginiz yok. Ne Türkiye'yi tanıyorsunuz, ne işçinizi, ne köylünüzü. Ne tarihinizi biliyorsunuz ne coğrafyanızı.
Bürokrasi diktasına payanda olmaktan, vesayeti desteklemekten de utanmıyorsunuz. Bunu ilericilik sanıyorsunuz. Sizi döne döne acımadan "kıran" ve hep kırmış adamlara biat ediyorsunuz. "Kenan'ın anayasasını" bile savunacak kadar yerlere düştünüz.
Ülkenin gelişmesine ve ilerlemesine de karşı çıkıyorsunuz, "ya biz yaparız ya da hiç olmasın" diyorsunuz...
İnsanları yoklukta ve yoksullukta eşitlemekten, kan ve gözyaşı vaat etmekten başka bir projeniz de olamadı...
Kürt milliyetçiliğini solculuk sanıp destek verecek kadar ahmak, Alman gizli servisine bedava kulluk edecek kadar da safsınız...
İçinizde bir kişi olsun oturdu da, "teknoloji ve iletişim devriminden sonra bu yeni çağın, yirmi birinci yüzyılın solu nasıl olabilir, ne olmalıdır, bu Türkiye'ye nasıl yansır" diye beş dakika düşündü mü?
Kaç kişisiniz oğlum siz?
Taksim'i vermiyorlar işte, "yer gösteriyorlar", gitsenize siz de Yenikapı'ya.
Tayyip Erdoğan oraya üç milyon kişi topluyor, siz kaç kişi toplayabiliyorsunuz görelim.
Arkadaşınız "biz kaç kişiyiz" diye sormuyor muydu, cevap verin.