Bazı gazeteciler Silivri hapisanesinin kapısında nöbet tutuyorlar, Can Dündar ve neydi adı, o arkadaşının serbest bırakılmaları için.
Lakin bunun için, hükümete küfür etmiş Ekşi Beyefendi'nin kerameti kendinden menkul konseyinden "icazet" almak gerekiyor.
Nitekim, hükümet karşıtı olarak tasarlanan ama esas olarak "sol" kokmasına özen gösterilen bu gösteriye Kemalist fosiller, müseccel faşistler ve "Fethullah rahibeleri" de maydanoz olunca tatsızlık çıktı. Öbür yandan eylemi fırsat bilen ama gazetecilikle uzaktan yakından ilgisi olmayan bazı müseccel komünistler de bir ucundan yamanınca, işin suyu da çıktı.
İşin matrağı, nöbetlerle "kurumsal olarak" hiçbir ilişkileri olmadığını söyleyenler de Dündar'ın gazetesinin diğer yöneticileri!
Nöbetler, hava muhalefeti (soğuk) nedeniyle yarımşar gün tutuluyor. Geceleri eylem yok. Katılan bazı kişileri görünce, "destekleyenler bunlarsa Can Dündar'ın çıkacağı varsa bile artık hiç çıkamaz" diye de düşünmedik değil...
Eyleme Ahmet Ümit de katılmış. Yarım günlük sırasını savmış.
Ahmet Ümit, literatürde "kaçış edebiyatı" tabir edilen, "alt-edebiyat" olarak nitelenen bir türün emekçisi, polisiye romanlar yazarı.
Olabilir. Hiç yabana atmayınız. Bu türün ustalarından bir Dashiell Hammett, bir Raymond Chandler, bir James M. Cain, şimdilerde bir James Ellroy, son derece önemli hatta büyük sanatçılardır. Klasik olmuşlardır.
Kusura bakmayın ama bir Agatha Christie'yi bile Elif Şafak'a yeğ tutarım (pardon, Shafak yazmam gerekiyordu, ecnebiler kolay okusunlar.)
Bir ara Ahmet Ümit'i okumaya niyetlenmiş, "naif" bulduğum için bırakmıştım, o da benim meselem diyelim.
Lakin, Ahmet Ümit'in bazı tavırları herkesin meselesidir.
Bakın ne demiş: "Sabahları mutsuz uyanıyoruz. Üretimimizi yaparken mutsuzuz. Toplumdaki büyük bir kesiminde olduğu gibi büyük bir korku var herkesin üzerinde"... (Cümle düşüklüğü değerli yazarımıza ya da haberi geçen ajansın muhabirine aittir-EA.)
"Bende büyük bir cesaret içerisinde değil, bende korkuyorum..." (Eğer bu Türkçe'yse ben de Fransız yazarı sayılırım- EA.)
Niçin korkuyorsun Ahmet Bey kardeşim?
Polis romanı yazarken elini polis mi tutuyor? Kitapların tıkır tıkır satmıyor mu, baskı mı gördün? Kim sana bugüne kadar niçin ve nasıl müdahale etti, kim edecek? Niçin sabahları mutsuz uyanıyorsun, seçimi kazanamadığınız için mi? Bundan kime ne? Herhangi bir pisliğe mi bulaştın, herhangi bir örgütle mi ilişkin var, kimseden para mı yedin, "Gezi'de kadınları çocukları katlediyorlar, binlerce ölü var" diye balon mu uçurdun yoksa "PKK sakın silah bırakmasın" diye yazı mı yazdın?
Hayır mı? Öyleyse niçin korkuyorsun? Üstelik, toplumun büyük bir kesiminde korku olduğunu nerenden çıkarıyorsun?
Yoksa birçokları gibi fırsatı fırsat bilip bu vesileyle sen de kendi reklamını yapmaya mı heveslendin?
Gelin şu Silivri nöbetinde Can Dündar'ın "bahane" olduğunu kabul edin de namus sizde kalsın.