Geçen gün Nur Ger'den bir mesaj aldım. 7 Ocak günü Sabancı Center'da yapılacak bir etkinliğe davet ediyordu.
1980'lerden beri tekstil sektöründe faaliyet gösteren bir iş kadınıdır Nur Ger... Kendi şirketi var. Ayrıca birçok sivil toplum kuruluşunun üyesidir... Bunlardan biri de TÜSİAD Sosyal Politikalar Komisyonu, Kadın- Erkek Eşitliği Çalışma Grubu Başkanlığı...
Grup, üniversiteli gençler arasında bir kısa film yarışması düzenlemiş. Konu: "Kadın- Erkek Eşitliği Hakkında Herşey"... Çarşamba günü işte bu yarışmanın ödül töreni yapılacak.
Töreni önemsememin tek sebebi, son günlerdeki Ankara- TÜSİAD gerginliği değil. (Biliyorsunuz: Önce Cumhurbaşkanı, ardından Başbakan, derneğin toplantılarına katılmayacaklarını söyledi.)
Bence asıl ilginci, ödül törenine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam'ın gelecek olmasıydı. Ancak Bakan İslam, liderlerini takip ederek gitmeyeceğini açıkladı.
Böylece safların ayrıştığını, herkesin elbette birlik ve beraberlik ruhu içinde sipere yattığını sanıyorsanız... Acele etmeyin, derim.
Çünkü Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, "Anneler, annelik kariyeri dışında, başka bir kariyeri merkeze almamalı" dedi. Çeşitli kadın örgütleri buna karşı çıktı. Romancı Elif Şafak "Annelik bir kariyer değildir" diye açıklama yaptı.
Müezzinoğlu önce geri adım atmadı. Kendisini eleştirenleri, "millet taraftarı ve demokrat olmamakla" suçladı. Sonra baktı ki siyasetin genetik yönünün konuşulduğu bir ortamdayız... "Babalık da bir erkek için en büyük kariyerdir" demek zorunda kaldı.
Diyeceksiniz ki: "Ne var bunda? Muhafazakâr-tutucu siyasetçilerin savunduğu bir şey değil mi; kadının evde oturup hayatını çocuk yetiştirmeye vakfetmesi?"
Pot üstüne pot
Evet, öyle de... "Erkek Bakan" Mehmet Bey'in bu söylemine, "Kadın Bakan" Ayşenur Hanım'ın herhalde diyecek bir çift lafı olsa gerek. Baksanıza, kabine arkadaşı, düpedüz "kadınlar siyaset yapmasın" demekte...
Sadece Ayşenur Hanım değil elbette lakırdının uzandığı adresler: 45 kadın milletvekili var AK Parti'de. Üstelik çoğu çocuk ve meslek sahibi!
Yani erkekler ikide kalırken, kadınlar üç kariyer birden yapıyor: Çocuk, meslek-iş ve siyaset...
Dahası: Parti teşkilatlarında, canla başla çalışarak AK Parti'nin 12 yıldır iktidarda kalmasını sağlayan binlerce kadın bulunuyor.
Zaten "kadın meselesi" sağ siyasetin netameli noktalarından biridir: Bir yandan kadınları evde oturtup her anlarını denetlemek isterler... Öte yandan bunun imkânsız olduğu gerçeği karşılarına sıkça dikilir. (O nahoş hayal, ancak Suudi Arabistan ile IŞİD, Taliban, Boko Haram bölgelerinde süren totaliter-baskıcı düzenlerde mümkün oluyor.)
Unutmayalım: AKP Parti ile Cemaat arasındaki toplumsal ayrımlardan biri de kadın konusundadır. AK Parti kadınları siyasete, dolayısıyla sosyal hayata sokan bir parti. Cemaatte ise kadının adı yoktur. Cemaatin vitrinindeki kadınlar, "içeriden yetişme" değil, "devşirmedir."
Söylenecek laf çok... Dönemin AB Bakanı'nın, Ekim 2012'de, Türkiye Kadın Girişimciler Derneği'nde söylediği çok önemli bir sözü, "din adına kadınlara baskı yapanlara" hatırlatmak isterim.
Şöyle demişti: "Eşi iş kadını olan bir Peygamberin ümmetiyiz." Yaa!