Yerli ve yabancı medyada Ankara'nın Ortadoğu politikasını yanlış ve çelişkili bulan birçok yorum okuyoruz.
Önce "yanlış" konusu...
Sadece Ankara'nın değil, bütün başkentlerin izlediği politikalar eleştirilebilir. Senin yaptığını ben yanlış bulurum, benim yaptığımı sen yanlış bulursun. Bu normaldir.
"Çelişki" ise farklı bir duruma işaret ediyor. Ankara sanki makro bir strateji izlemiyormuş, gelişigüzel kararlar alıyormuş gibi bir izlenim çıkıyor.
Demeçlere baktığınız zaman gerçekten de birbirini tutmayan bazı sözler yakalamak mümkün. Peki bu uyumsuzluk, Ankara'daki genel bir bocalamaya mı tekabül ediyor? İşte bundan kuşkuluyum.
Sadece politikada değil, savaşta da uygulanan bir taktik vardır: Hızla ileri gider, sonra yavaş yavaş geri çekilirsiniz.
Gerilim sona erdiğinde, başlangıçtakinden daha ileri bir pozisyonda olursunuz.
Bence, ABD ile uyumsuzluk olsa da, Ankara'nın temel yaklaşımı henüz değişmedi: İlk sırada Esad'ın gitmesi yer alıyor...
Bu konu çok önemli ama acil değil... Onu hem önemli, hem de acil bir mesele takip ediyor:
Türkiye'den toprak kopartma ihtimali olan Bağımsız Kürdistan'ın engellenmesi...
ABD ise önceliği IŞİD'e veriyor.
Bu noktada iki devletin politikaları uyumsuzluk gösterdiğinde, Ankara yarım adım geri atıyor ki bu da gayet normal. Neticede nasıl ABD'nin Türkiye'ye ihtiyacı varsa, Türkiye'nin de ABD'ye ihtiyacı var.
Olup bitene bu açıdan bakarsanız, "Bu ne yaman çelişki" denecek bir durum olmadığını görürsünüz.