Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖMER TAŞPINAR

Ortadoğu'da hareketli günler

WASHINGTON

Ortadoğu'da son derece hareketli günler yaşanıyor. Bir Arap ülkesinde ilk kez halk hareketi sayesinde demokrasi rüzgârı esiyor. Tunus'ta yeni dönem çok önemli siyasi gelişmelere gebe. El Cezire gibi Arap dünyasını sallayan medya kuruluşları gelişmeleri dakika dakika izliyor. Küreselleşme ve Facebook Twitter gibi sosyal medyanın etkisi nedeniyle diğer Arap diktatörlükleri tetikte. Tunus'ta yaşananlar bütün Arap diktatörlüklerinin korkulu rüyası. Bölgedeki diğer otoriter rejimler aynı duruma düşmemek için ellerinden geleni yapacak. Petrolü olan Arap ülkeleri, mesela Kuveyt, Libya gibi, halka para dağıtma lüksüne sahip. Ama Ürdün, Mısır gibi ülkeler ya daha otoriterleşecek ya da siyasi özgürlükleri artırmak zorunda kalacak gibi.
Öte yandan Lübnan sallanıyor. Lübnan bölgenin aynası. Ülkedeki hassas siyasi dengeler bölgedeki stratejik güç dengesi için adeta bir "turnusol kâğıdı." Lübnan siyasi arenasında, dolayısıyla da Ortadoğu genelinde, rüzgârın ne yöne estiğini en iyi koklayan siyasetçi Dürzi lider Velid Canbolat'tır. O nedenle Canbolat'ın ne yöne hareket edeceği her zaman çok önemlidir. İşte bu tecrübeli Dürzi lider, cuma günü yaptığı basın toplantısında saf değiştirdi ve Hariri cephesinden uzaklaşarak Hizbullah'a yanaştı. Böylece Suriye ve İran cephesi Lübnan'da önemli bir kozu ele geçirdi. Dengeler birden değişti. İşler artık Hizbullah'ın istediği yöne doğru gidiyor. Yani Hariri dışında birinin, muhtemelen Ömer Karami'nin Başbakan olmasının önü açıldı.
Bu önemli gelişme bir kez daha gösterdi ki, Ortadoğu genelinde Şii cephesi güçlenirken Sünni cephe kan kaybediyor. Bilindiği üzere Hariri cephesinin arkasında Suudi Arabistan ve ABD var. Peki ya Türkiye'nin rolü? Ortadoğu'da bu hareketli günler Türkiye için ciddi bir tecrübe aslında. ABD basınında son zamanlarda Türkiye'nin yükselen profili üzerine yazı üstüne yazı çıkıyor. Ama Türkiye bile Lübnan'da çaresiz kaldı. Ankara "oyun kurucu" rolünün sınırlarını açıkça gördü. Ortadoğu böyle bir labirent işte. Pek oyun kurmaya elverişli bir yer değil. İran ile gelinen nokta da ortada. İran İstanbul'da gene bildiğini okumaya devam etti.
Türkiye geçtiğimiz günlerde İran ile P5+1 adı verilen grubun görüşmelerine ev sahipliği yaptı. P5+1, BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri, yani ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin'e eklenen Almanya anlamına geliyor. Türkiye ve Brezilya'nın girişimi sonucu gerçekleşen Tahran Deklarasyonu, İran'ın elindeki bir kısım uranyumu ile ilgili bir takas öngörüyordu. Ama ABD başta olmak üzere P5+1 grubu Tahran anlaşmasını yetersiz buldu ve BM Güvenlik Konseyi İran'a karşı yeni yaptırımların uygulanmasına karar verdi. İran'ın tavrı ABD açısından şaşırtıcı değil. Kimse Washington'da İran'ın yeni bir politika izlemesini beklemiyordu. Öte yandan, Amerikan Dışişleri Türkiye'nin daha ne kadar İran'ın bu taviz vermeyen tavrına sabredeceğini merak ediyor. Ne de olsa Türkiye Tahran anlaşması için çok çaba gösterdi ve şimdi gene buna benzer bir formül için Tahran'dan esnek olmasını bekliyor. ABD'ye İran uğruna meydan okudu Ankara. Bunun karşılığında İran'dan bazı tavizler beklemek Türkiye'nin en doğal hakkı. Ama İran'da hiçbir esneklik yok.
Öte yandan ABD için İstanbul'da yapılan görüşme bir "son şans" değildi. İran konusunda eskisi gibi bir panik havası yok Amerika'da. İran'ın nükleer bilgisayar sistemine Stuxnet virüsü sokulduğu için ciddi bir rahatlama ve rehavet var. İsrail bile eskisi kadar bastırmıyor İran'a askeri müdahale için. Sonuç olarak Washington ve Tel Aviv zaman kazandı. İran'ın nükleer silah elde edecek seviyede uranyum zenginleştirmesi daha iki yıl sürer kanısındalar. Bu nedenle İstanbul görüşmesi son şans değildi. Ama zaman halen İran'ın lehine işliyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA