Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AİLENİZİN DOKTORU DR. EREN EROĞLU

Artık AIDS'den ölmek yok!

Beş yıl öncesine kadar çağımızın vebası olarak kabul edilen AIDS'den ölüm, yeni tedavilerle ortadan kalkmak üzere

Düşünün bir, dünyayı AIDS kadar etkisi altına alan kaç hastalık aklınıza geliyor? Kendi adıma söylemek gerekirse bir veba diyebilirim, bir de verem. Her üç hastalık da hem insan sağlığı üzerinde yarattığı tehdit hem de sayısız filme konu olacak kadar dünya kültürüne yaptığı etkiyle diğer hastalıklardan kolayca ayrılıyor. Fakat hiçbirinin yükselişi ve çöküşü AIDS kadar hızlı olmadı. Daha 1980'lerin başında HIV (İnsan Bağışıklık Yetmezlik Virüsü) denilen mikrop bilinmezken 10 yılda samanlığı tutuşturan alev gibi tüm dünyayı sardı; şimdi ise yeni tedavi yöntemleriyle yandığı hızda sönme yolunda. Geçen hafta Viyana'da düzenlenen 18. Uluslararası AIDS Konferansı adına layık bir 'gösteriydi.' Beş gün boyunca süren konferansa sadece bilimsel toplantı demek eksik ve yanlış olur; 20 bin katılımcı ve AIDS'le ilgilenenlerin katılımıyla gerçekleşen bu organizasyon, daha çok bir 'ortak platform'du. İlk gün konuşmacılar arasında yer alan Bill Clinton ve Bill Gates ile konferansın mottosu seçilen 'Haklarımızı Şimdi ve Burada İstiyoruz' sloganı, işin sosyal boyutuna verilen önemi daha iyi anlatır düşüncesindeyim. Fakat bu toplantı öncelikle AIDS'e dair bilimsel her şeyin konuşulduğu ve ilerlemelerin deşifre edildiği nefes kesici bir fırsattı.

VİRÜS KANDAN TEMİZLENİYOR
Organizasyonda yaptığı bir konuşmada Dr. Corklin Steinhart "Eğer yeni tedavi protokolleri doğru olarak uygulanır ve başta Afrika olmak üzere herkes virüse etkili ilaçlara ulaşabilirse, 2050'de hastalık biter," diyordu. Dr. Steinhart, takip ve tedavisini üstlendiği 700 hastayla dünyada bu alanda en tecrübeli hekimlerin arasında yer alıyor. Dr. Steinhart'ın açıklamasına göre; "Modern antiretroviral ilaçların kullanımı, virüsün kandaki miktarını tespit edilebilir sınırların altına düşürerek ve bulaşıcılığı önleyerek, HIV'in salgın yapma riskini ortadan kaldırıyor." Antiretroviral denilen ilaçlar, üç ana grupta toplanan yaklaşık 30 farklı ilaçtan oluşur. Bu maddelerden en az iki tanesi bir arada kullanıldığında hastalığa sebep olan virüs kandan temizleniyor. Fakat ne yazık ki bu ilaçlar, hücre içinde saklanıp uykuya yatan virüsleri ortadan kaldırmakta etkili değil. Buna rağmen doğru tedavi protokolleriyle hastalık belirtileri ortaya çıkmadan yakalanan bir HIV pozitif kişi, hiç hasta olmadan yaşamını sürdürebiliyor; sağlıklı çocuklar doğurabiliyor, emzirebiliyor, onları öpüp koklayabiliyor, eşine bulaştırmadan cinselliği aktif olarak yaşayabiliyor. En önemlisi, zamanı geldiğinde ölüm sebebi AIDS olmuyor. Fakat her özellikli tedavide olduğu gibi bu protokolün de bir püf noktası var; o da tedaviyi ara vermeden sürdürmek. Aksi takdirde virüs, ilaca karşı direnç kazanıyor ve hasta artık tedaviden fayda görmez hale geliyor. Bu durumun kişisel olmaktan öte toplumsal önemi daha ön planda; çünkü eğer o virüs bir başkasına bulaşırsa bu kişi de aynı şekilde tedaviye direnç gösteriyor ve dirençli virüs fütursuzca yayılma eğilimi içine giriyor. Yani düzensiz tedavi kaş yapayım derken gözü çıkarıyor. Bu nedenle Türkiye'de ve dünyada milyonlarca hastaya umut olan antiretroviral ilaçların devamlılığının sağlanabilmesi için hükümetler düzeyinde temini ve dağıtımı gereikiyor. Fakat ne yazık ki bizim ülkemizde hem ilaç politikalarından hem de bakanlık izni nedeniyle etkili tedavi için gerekli her ilacı bulmak mümkün değil. İhtiyaç ortaya çıkarsa, ancak her dört ayda bir üçer aylık tedavi dozları halinde yurtdışından getirmek mümkün oluyor. Peki arada kalan bir aylık açık ne olacak dersiniz? Hani eğer tedavi düzenli yapılmazsa, virüs direnç kazanır ve artık tedavi fayda etmez hale gelirdi? İşte burada destek grupları ve sivil toplum örgütleri devreye giriyor. Pozitif Yaşam Derneği bunlardan biri, belki de en büyüğü. Hiçbir kâr amacı gütmeden sadece toplum yararına çalışan örgüt HIV pozitiflerin ve AIDS hastalarının her aşamada yanlarında olmayı amaçlıyor. Derneğin Başkanı Arzu Kaykı, özellikle tedavinin devamlılığını sağlamak için oluşturdukları ağ ile tedavi için ilaç kullananlar arasında ilaç paylaşımını organize ettiklerini, tüm dünyadaki sivil toplum örgütleriyle bağlantı içinde olduklarını söylüyor. Böylesine önemli bir gediği kapatma işinin gönüllülerin eline kalmış olmasından endişe mi duydunuz? Bence duymayın. Keşke gönüllügörevli herkes onlar kadar 'pozitif' bir şeyler üretse!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA