TDK'nın sözlüğü der ki; "İstem dışı veya umulmayan bir olay dolayısıyla bir kimsenin, bir nesnenin veya bir aracın zarara uğraması." İstem dışı! Kilit kelime bu. Trafikte sorumsuzca hareket edip kendileri dışındaki insanların hayatlarını tehlikeye atanlar, onları yaralayıp ölümlerine sebebiyet verenler "kaza" maddelerine değil adam yaralama ve cinayet suçlamalarıyla yargılanmalı.

Sırf bir vatandaş A noktasından B noktasına ulaşacak diye diğerlerinin yaşam hakkı elinde alınıyorsa o zaman yaptırımlar arttırılmalı. Cezalar caydırıcı olmalı. Bu çözüm önerileri ve öğütlerleri duymaktan sıkıldı herkes.

İKİ OLAY, İKİ FARKLI ÇÖZÜM

Geçtiğimiz hafta trafik uyg u l a m a l a r ı n öneminden bahsettik. Şimdi ise uygulamalarda iki farklı olayın nasıl sonuçlandığına bir bakalım. Gebze'den İstanbul Maltepe'ye kamyon ile hafriyat taşıyan araçlar uygulamaya takıldı. İçlerinden biri dur ihtarına uymayıp, koca kamyon ile kaçmaya başladı. Ardından durdurulan aracın içerisinden ne çıksa beğenirsiniz. Direksiyonda 13 yaşında bir çocuk. Sorsanız "5 senedir kamyon kullanıyorum ben hepinizden iyiyim" der belki de.

Sürücü koltuğundaki M.C.'ye ve onu direksiyon başına geçirenlere ne ceza kesildi? M.C.'ye 15 yaşından küçük olması sebebiyle cezai işlem yapılmadı. Onu direksiyona oturtan babaya ise küçük yaşta çocuğu şoför olarak kullandığı için para cezası kesti.

Diğer olay yeri ise ABD, New York. Vatandaşın birinde kıpkırmızı bir Ferrari 458 Italia var. Olmayacak yere park etmiş. Trafik polisi de ceza kesiyor haliyle. Onlarda ceza öyle böyle değil. İşin sonu kamu hizmetine kadar devam ediyor. Ama Ferrari sahibini yıldırmamış olacak ki, polis ceza yazarken, o "kırmızı atı" hareket ettiriyor birden. Derken önünde ceza yazan polisin ayağını eziyor. Polis aracın kapısını açıp sürücüyü indirmeye çalışıyor. Derken dikkatsiz sürücü yaka paça gözaltına alınıyor. Yani bizde olduğu gibi dur ihtarına uymayıp, dev gibi kamyonla gazlamanın cezasının nasihat olmaması gerektiğini kavramış oradakiler. Çözüm isteniyorsa ceza gibi ceza olmalı.