İdris Kardaş

İdris Kardaş

01 Şubat 2018, Perşembe

Terör Örgütlerinin Suç Ortakları

"Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde görevli meslektaşımız Dr. Abdullah Biroğul, kendi aracıyla seyir halinde iken uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetmiştir.

Ülkemizi kan golüne çeviren, okul sıralarını doldurması gereken yaştaki çocuklarımıza tabutları reva gören, söylemleri ile mevcut çatışma ve şiddet ortamını tırmandıran herkes Dr. Abdullah Biroğul'un katlinden sorumludur. Sağlık emekçilerini hedef alan, sağlık kurumlarını işlemez hale getiren, halkın sağlık hizmetlerine erişim hakkını engellemeye varan bu şiddet ortamı, ülkemizin tarihine yazılan kapkara bir leke olarak anılacaktır."

Yayınlandığında kınama yada tepki mesajı olarak adlandırılan bu cümleler Türk Tabipler Birliği'nin, kendi meslektaşları olan genç bir doktorun katilini gizleme, saklama, dahası katili toplumun tamamı olarak lanse etme çabasını içeriyor. Abdullah Biroğul genç bir doktordu. Diyarbakırlıydı. Görev yaptığı ilçeden Diyarbakır şehir merkezine dönerken PKK'nın açtığı ateş sonucu hayatını kaybetmişti. Ancak Türk Tabipler Birliği onun arkasından katillerini gizleyen bir mesaj yayınlama görevini üstlenmişti hemen.

O zaman soralım katil sadece PKK mıdır yoksa onu omuz veren, onu gizleyen, onu saklayan Türk Tabipler Birliği midir de ayrıca? TTB'nin bu açıklamasından sonra yeni doktorların katledilmesi için PKK için meşru bir zemin hazırlanmış olmuyor mu diye sormak gerekiyor.

Peki ya Cumhuriyet Gazetesi? Afrin operasyonu başladığı ilk günden bu yana yaptığı habercilik PKK'lıların gözlerini dolduruyordur şüphesiz. ABD'lilerin bile bu minvalde sahip çıkmadığı bir terör örgütünün yayın organına dönüşen, Türkiye'de her gün çıkan ve adı Cumhuriyet olan bir gazetenin haberlerinden birkaç özeti aktarayım;

Manşetten verilen haberde fotoğrafta ellerinde telsiz gayet karizmatik olarPKK'lılar var. "Türkiye saldırırsa sonuna kadar direniriz."

PKK'lıların açıklamalarını noktasına virgülüne dokunmadan direk verdikleri başka bir haber; Fakat askeri yerlerde can kaybı yok. Afrin merkeze yakın yerlerde bombardıman oldu. Türkiye ve ÖSO güçleri Bilbile bölgesinden Afrin'e girmek istediler ancak YPG güçlerimiz izin vermedi. ÖSO ve Türk askerinden kayıplar hakkında bilgimiz yok. Bu yapılan saldırılar karşılıksız kalmayacak."

Evet bu cümleler Cumhuriyet gazetesinde yayınlandı. Sonraki günlerde bu haberler devam etti. Tek tek alıntılayıp terör örgütünün propagandasına alet olmayalım. Cumhuriyet bunu yeterince layıkıyla yapıyor zaten.

Geçtiğimiz gün Cumhuriyet'in yayın organı görevini üstlendiği bu terör örgütü (PKK/YPG) Reyanlı ilçemize bir roket saldırısında bulundu. Bu alçak saldırıda 17 yaşında bir gencimiz, Fatma Avlar'ı kaybettik. Hedef gözetmeksizin atılan bu roketler sonucu kaybettiğimiz gencecik hayat dolu Fatma'ya dualar ediyor tüm ülke. Peki bu saldırıyı Cumhuriyet nasıl gördü bu saldırıyı? Tarihe not düşelim biz de. Şu başlıkla verildi. "Uykusunda ölen liseli Fatma son yolculuğuna uğurlandı." Fatma'nın hayat dolu ve gözlerinin parladığı bir fotoğraf eşliğinde verilmişti bu ahlaksız, vicdansız, namusuz başlık. İşte tam da burada yine aynı soruyu soralım. Fatma'nın katilleri sadece PKK mıdır? Katili saklayan, ahlaksızca koruyan Cumhuriyet gazetesi de Fatma'nın katili değil midir?

Katil sadece tetiği çeken midir? Gerek Tabipler Birliği gerekse de Cumhuriyet gazetesi PKK'nın katlettiği bu gençlerin katilleridirler. Yeni Fatma'lar yeni doktor Abdullahlar, yeni Necmettin öğretmenler olmasın diye bu katillerin de katil olduklarını yüzlerine haykırmamız gerekiyor. Bunların yasal olarak bir karşılığının da olması gerekiyor. Bu başlıkları, bu açıklamaları düşünce özgürlüğü, basın özgürlüğü gibi kavramlarla savunamazsınız. İnsan yaşamını hiçe sayan, ihlal eden bu gibi destek açıklamaları ve haberler, yeni ölümlere sebep oluyor çünkü.

SON DAKİKA