Çok değil 14 yıl önceki Diyarbakır ile şimdiki Diyarbakır arasındaki farkı en iyi bölge halkı bilir. Sadece Diyarbakır değil bölgenin bu 14 yıldaki gelişimi ve değişimini yalanlarla, dezenformasyonla silemezsiniz.
Çözüm Süreci başladıktan sonra ekonomik ve sosyal kalkınma hamleleri daha da arttı. Yollar, havaalanları, köprüler, alt yapı hizmetleri ivme kazandı.
2005 yılında Diyarbakır'da "Kürt kardeşlerim, sizin meseleniz benim meselemdir" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölge insanı nezdinde 2013 yılında başlattığı Çözüm ve kardeşlik süreci ile gönüllerde taht kurdu.
***
Önceki gün Diyarbakır'da bir kez daha 'kardeşlik çağrısı' ve 'bizi bölemeyecekler' vurguları Diyarbakır'da bir kez daha umudu artırdı, Erdoğan'a olan sevgiyi katladı.
Müzmin muhaliflerin, sosyal medyada vs. 'toplama kalabalık' diyerek itibarsızlaştırmak istediği Erdoğan ile Kürtler arasındaki bağ, bugün değil 1400 yıl önce kurular kadim bir bağdır.
Türkiye'nin üzerine saldırtılan terörün tamamen gündemden kalkmasıyla birlikte de bölgede açılan yaralar hızla sarılacaktır. Yakılan yıkılan okullar, sokaklar, camiler, hastaneler onarılarak eskisinden daha güzel yeni yaşam alanları oluşturulacaktır.
Kentin 14 yıl öncesiyle bugünü arasındaki farkı en iyi Diyarbakırlılar biliyor ve ondandır Erdoğan'a olan sevgileri…
***
16 Kasım 2013'te o gün Başbakan olan Erdoğan'la IKYB Başkanı Barzani ve sanatçılar Şivan Perwer ile İbrahim Tatlıses'in Diyarbakır'da bir araya geldiği tarihi buluşmada ben de oradaydım.
Herkesin yüzü gülüyordu. Huzur, barış, umut gelecekti. Üç yıla yakın devam eden bu süreci PKK, yol keserek, çukur kazarak, kurban eti dağıtan çocukları linç ederek, uykusunda polis katlederek bitirdi.
***
O gün meydanda Diyarbakırlılıra şöyle sesleniyordu Başbakan Erdoğan; "Diyarbakır kardeşlik şehri. Biz pazara kadar değil mahşere kadar biriz, beraberiz. Biz aynı toprakların aynı medeniyetin mensuplarıyız. Bizim ortak tarihimize muhabbetimize sınır çizemezler. Bizim gönüllerimizi, kardeşlerim, hiçbir zaman birbirinden ayıramazlar. Geleceğe bu inançla yürüyeceğiz. Türkü Kürtten Kürdü Türkten ayıramazlar. Biz yılmadık, yaratılanı Yaradan'dan ötürü seveceğiz dedik. Candan, serden geçmek gerekiyorsa geçeceğiz dedik. Bu kadim kardeşliği ne pahasına olursa olsun muhafaza edeceğiz dedik. Annelerin gözyaşlarını dindirmeye gençlerin ölmesine son vermeye ahdettik."
Canından vaz geçmeyi göze aldığını söyleyerek Kürt-Türk kardeşliğine halel getirecek her şeyle mücadele edeceğini söyleyen Erdoğan, terör örgütünün sadece silahları gömme sözünde bile durmadığını gördü.
Önceki gün de Cumhurbaşkanı Erdoğan yine Diyarbakırlılara bu kez şöyle hitap etti; "Biz bütünleştirmek için varız. Onun için bir olacağız, kardeş olacağız. Masum insanları katleden bir örgüt bu toprakların bir parçası olamaz. Kuru kuru silah bırakmak olmaz. Betona gömüp, koordinatını verecekler. Yoksa yarın bir gün yine alırlar."
***
Terör belasını bitirmek ve Kürt kardeşlerinin sorunlarına son vermek için baldıran zehri içmeyi göze alan, siyasi kariyerini riske atan Cumhurbaşkanı Erdoğan aleyhine başlatılan kampanyaların hiç birine Kürtler inanmıyor. PKK ve bileşenlerinin 30 yıllık yalanlarından herkes bıkmış durumda.
O yüzden artık sürecin tek muhatabı Kürt vatandaşlarımız.
Bugün bütün millet, terör örgütünün yalan söylemeyi ve şiddeti sürdürdükçe eni sonu yok olup gideceğine inanıyor. Millet terör örgütünden artık 'yalan' değil bir 'gerçeği' bekliyor.
O gerçek ise PKK'nın silahları derhal ama derhal betona gömmesi!