Türkiye'nin de içinde bulunduğu ve dünyanın ortası olan yere "Ortadoğu" demişler.
Ve bu tanımı yaptıkları günden bu yana bu coğrafyada kan ve gözyaşı eksik olmadı.
Mısır'da şiddetten uzak demokratik bir dönüşüm için halk Muhammed Mursi'yi seçti.
Büyük Batılı devletlerin izniyle bir darbe yaptırılarak Mısırdaki dönüşüm, Mısırlıların elinden çalındı.
Afrika'daki, Arap dünyasındaki uyanışı unuttuk hepimiz Mısır'daki darbeye odaklandık.
Ardından Ukrayna'da sağcıları provoke eden Almanya ve AB, ülkeyi Rusya ile arasında bölüştü. Haftalarca Mısır'ı unutup Ukrayna'ya kilitlendik.
Sonra Suriye'de katledilen insan sayısının 200 bini geçtiği yönünde haberlere döndük.
Dünyanın gözleri Suriye'ye çevriliyken Irak'ta IŞİD diye bir yapı ortaya çıktı.
Musul'u ele geçirdi. Musul'daki tek konsolosluk binası olan Türkiye'nin Musul Konsolosluğunda çalışanları rehin aldı. Binlerce insanı vahşice katletti. Herkes, hepimiz Suriye'yi unuttuk, Irak'a yoğunlaştık.
Dünya medyası haftalarca IŞİD vahşetini yansıtan haberler geçti. "Irak bölünüyor mu?", "IŞİD petrol kuyularını ele mi geçirdi?", "NATO müdahale mi edecek?" sorularını sorarken İsrail, Gazze'de soykırıma girişmeye başladı.
Mısır'ı, Ukrayna'yı, Suriye'yi nasıl hızla unuttuysak aynı şekilde Irak'ı hızla arkamızda bırakıp Filistin'e döndük.
Dünyadaki tüm zalimlerin anlayacağı bir dil vardır.
Kimi ambargodan, kimi uluslararası medyanın gücünden, kimi büyük devletlerin tehdidinden korkarak geri adım atar. Korktuğu şeylere göre yeni pozisyon alır. Ama İsrail kimden korkacak?
Dünyadaki tüm insanlar karşı da olsa bu insanları yöneten liderlerin İsrail'i desteklemesi, İsrail için yeter.
İsrail'in tüm şımarıklığı, tüm alçaklığı, tüm güç gibi görünen acziyeti buradan kaynaklanıyor.
Hindistan'dan Almanya'ya ABD'den Rusya'ya kadar destek görüyor.
Başbakan Erdoğan "Haçlı ittifakı" deyince de kızıyorlar…
