Başbakan Erdoğan, " Babamızın oğlu olsa bu devletin malını çalana biz hesap sorarız, gereğini yaparız kimse merak etmesin" diye konuştu.
Bülent Arınç, "Kökü kazınana kadar yolsuzlukla mücadele edeceğiz" dedi. Bozdağ, Akdoğan, Çelik, Soylu ve daha birçok AK Partili bakan ve yönetici de benzer minvalde konuştu.
AK Parti için varoluşsal bir anlama sahip yolsuzlukların üzerine "Sonuna kadar" gidileceğini söyledi.
Ama "Hükümeti devirme koalisyonu" için bunların hiçbir önemi yok.
Bu sözlerin hiç birini ciddiye almıyorlar. Varsa yoksa "Ayakkabı kutusu", "Para sayma makinesi" metaforu üzerinden algı operasyonu.
Herhangi biri, hukuka intikal etmiş olayla ilgili "üzeri kapatılacak" dedi mi? Hayır.
Öyleyse tüm Hükümet üyelerini, operasyona son vereceklermiş gibi itham etmek ne oluyor?
***
Hemen şu sorular sıralanıyor:
"Emniyet müdürlerinin yeri niye değişiyor?"
"Hükümet niye mağdur olduğunu söylüyor?"
"Neden operasyonun ABD'nin açıkça düşman ilan ettiği Halkbank'a yönelik küresel bir kumpas olduğu dile getiriliyor?"
***
Yolsuzluk ve rüşvet konusunda yöneticilerin beyanı tam tersine olmasına rağmen, niyet okuyarak seçimlere üç ay kala Hükümeti sıkıştırmak istiyorlar.
Başbakan'da, TBMM'de, bakanlarda olmayan "çok gizli" soruşturmanın ayrıntılarını, zaman zaman televizyonlarda zaman zaman dün, Bugün, yarın gazetelerde okuyoruz.
***
Beyan edilenleri değil, kendilerinin yazdığını, düşündüğünü, söylediğini Başbakan'ın ve tüm AK Partililerin tekrarlamasını istiyorlar.
Hükümetin atama yapma tasarrufunu kullanmamasını, "Gezi'den bu yana bize komplo yapılıyor" dememesini istiyorlar.
Hiçbir Hükümet mensubunun "Komplo", "dış odaklar", "Küresel senaryo" gibi akıl yürütmeleri dile getirmemesini, seçimler öncesi iktidarın hiçbir icraatını anlatmamasını emrediyorlar.
Emrediyorlar: "Komplo deme!", "Dış odak deme!", "Çaldım, çırptım de!"
***
Evet, böyle buyuruyorlar. Hiçbir zaman kibri elden bırakmıyorlar.
Kibirlendikçe de gönüllere nefret tohumları ekiyorlar.
Ama maalesef bunun farkına varacak bir ferasetleri yok.
Maalesef…
