Kapalıçarşı'da bir ikindi… 61 sokaklı bir muazzam labirentte kısa süreliğine kayboluyoruz! Hâlâ büyüleyici!.. Bence bir fırsat yaratıp siz de gidin, şöyle bir dolaşın. Fes'te ya da Şark Kahvesi'nde soluklanın, karnınız hafiften zil çaldıysa Havuzlu Lokanta'ya uğrayın. Ha, unutmadan! Mart'ta çarşının 550. yılı şerefine 40 gün 40 gece sürecek bir alışveriş festivali yapılacakmış! Benden hatırlatması…
Yoksa?.. Dış dünyamızla "iç dünyamız" aynı dertten mi muzdarip? Yani "iyi yaşamak" denilen şey çevremizde olup bitenlere kör, sağır ve dilsiz kalmakla mı mümkün? Öyle ya, dünya boğazına kadar pisliğe batmış; bitmez tükenmez acı iki adım ötemizde; insanın insana eziyeti ve çaresiz yoksulluk kapalı kapıların hemen ardında. Ama aramızdan kimse oraya kadar yürümüyor, kimse zorlanmadıkça o kapıları açıp içeri bakmıyor! Baksa görecek, insanlık manzaramızın korkunçluğunu!.. Biutiful filmi bu gerçeği anlatıyor işte! Güzel olanın yalan, çirkin olanın gerçek olduğu dünyamızı yani!.. Kanyon'da seyrediyorum. Yanımdaki orta yaşlı iki kadın "aayyy, ne pis film, mikrop kapacağız vallahi!" diye söyleniyor. Javier Bardem oynuyor diye gelmişler belli ki!.. Ölüme çeyrek kala yoksulluk ve çirkefin ortasında çaresizce iyi baba olmaya çalışan adamı Bardem muhteşem oynuyor oynamasına da, film çok fena koyuyor insana! Ayrıca yönetmen ve senarist Inarritu gönül gözü açık olan seyirciyi metafizik bir damardan da yakalıyor. (Medyada filmin bu yanının dile getirilmeyişine şaşmadım tabii!)
Çağdaş Batı müziğinde Polonyalı bestecilerin yerinden ve Preisner gibilerinin insanı derinlere sürükleyen yapıtlarından konu açacaktım ki… Nilüfer'in yeni albümünde Hayko Cepkin'le düetini tesadüfen dinledim ve müzik tercihim o an 180 derece dönüverdi! Coşkun Sabah'ın meşhur arabesk bestesi "Aşk Kitabı"na ikilinin getirdiği yorum şahane!.. Ama bir dakika, bir dakika! Hatırım için bir ara… Zbigniew Preisner'in mesela "Les Mariottes"unu ya da "Piyano için 10 Kolay Parça"sını da dinleyin!
Evin içinin bademli muffin kokması ne güzel!.. Bir pazar günü. Sevgili mutfağa girip kekler, tuzlular, kurabiyeler yapmaya vurmuş kendini! Sense ara sıra gidip yumurtanın akıyla sarısını ayırıyor; unun miktarına karışıyor; tepsiyi fırına yerleştirme ve çıkarma görevini üstleniyorsun. Sonra… İşte tam o sırada… Zaman dursun istiyorsun! Durmuyor!
Kek, kurabiye falan dedim de… Harika bir internet sitesinden söz açmanın tam yeri! www.snoweggs.com. Siteye girerseniz, Yerfıstığı ezmeli şekerleme ve shortbread tariflerine bir göz atın bence…
İnsanın geleceği görememesi büyük bir lütuf mudur? Kısa süre sonra cinayet işleyecekseniz ya da başınıza benzer bir felaket gelecekse mesela… Ya da şöyle soralım: Çok sevdiğiniz birisi olmasa hayat sizin için daha mı iyi olurdu? Hemen ne ilgisi var, demeyin! Ya o sevdiğiniz ortadan kaybolursa ve geri dönmesi ancak sizin belaya bulaşmanızla mümkünse?.. "Serbest Düşüş" çok ilginç bir polisiye! İki fizikçi, bir çocuk, bir dedektif… Yazar Juli Zeh. (Ayrıntı Yayınları'ndan)
Çay dostluk, kahve yalnızlık keyfi… Son aylarda Le Pain Quotidien'in organik filtre kahvesine bayılıyorum. Çay mı? Onu güzel kılan muhabbettir! Sakın bana iyi demlemeden, harmandan, suyun kalitesinden falan dem vurmayın. O zaten apayrı bir "ilim" ama bilip de uyan kim!
17/02/11