Doğadaki memeli hayvanlara baktığımızda genel olarak ne görürüz? Elbette sakinlik! Hiçbir hayvan yavrusuna bir şey öğretirken sabırsız, sinirli, gergin veya tezcanlı değildir. Yavrusu ne kadar zor öğrenirse öğrensin sabırla göstermeye devam eder. Ona bağırmaz, kızmaz ve tepki göstermez. Acaba, biz insanlar bu derece sakin kalabilmeyi başarabilseydik neler olurdu? Madalyon Psikiyatri Merkezi'nden Klinik Psikolog İpek Gökozan, daha sakin bir ebeveyn olmak için yapmanız gerekenleri anlattı. Unutmayın; sakin kalmak belki de ebeveyn olmanın en önemli ve en zor kısmı, ama bunu başaran ebeveynler sağlıklı ve başarılı çocuklar yetiştirmeye de adaylar.
Sakin olmak, sakin bir mizaç mı gerektirir ?
Mizaç doğuştan gelen, yani çok güçlü bir biyolojik temeli olan ve doğuştan itibaren kendini gösteren davranış özellikleridir. Bebeklerin hemen doğumdan sonra bile farklı özellikler gösterdikleri gözden kaçmaz. Bazı bebekler çok sakindir, hemen hemen hiç ağlamaz; bazıları ise çok hareketlidirler ve çok sık ağlarlar. Bu özellikler çoğu kez bebek büyüdüğünde de değişmez. Sakin olma hali de bir mizaç özelliğidir. Mizaç özellikleri hem genetik olarak anne ve babadan gelir hem de sosyal çevrenin etkileriyle şekillenir. Ancak doğuştan sakin mizaca sahip olmayan bir birey hayatının geri kalanında artık sakin olma şansını kaybetmiştir diye bir durum söz konusu değildir. Elbette anne ve babanın tutumlarıyla mizacın şekillenmesi mümkündür. Tamamen değiştirmek pek olası değildir, ama şekillendirilebilir. Bu bir ağaç yetiştirmeye benzetilebilir. Ağacın cinsinin ve yaprak çeşidinin nasıl olacağını değiştirmek mümkün değildir, çünkü bunlar doğuştan belirlenmiştir; ancak ne kadar sağlıklı ve verimli bir ağaç olacağını dışarıdan sağlanan su, ışık ve toprak gibi etmenlerle değiştirebilmek mümkündür. Dolayısıyla sakin bir birey yetiştirebilmek için mizaç önemlidir; fakat anne-babanın yönlendirmeleri ve tutumları çok önemli rol oynar.
Duyguları yönetebilmek…
Sakin olmayan bireyler duyguları yönetebilmek ve mantıklı düşünebilmek için gerekli olan dur-düşündavran üçlüsünü uygulamada zorlanabilirler. Gündelik yaşamda herkesin başından pek çok olay geçer, ancak herkesin olayları yorumlayış biçimi birbirinden farklıdır. Aynı olaya kimileri felaketmiş gibi bakıp çok yoğun olumsuz duygular hissederken, kimileri de daha gerçekçi düşünerek sakin kalmayı başarabilir. Örneğin; eşi, telefonuna cevap vermedi diye "kesin başına bir şey geldi" gibi felaket senaryoları yazan bir bireyin sakin kalabilmesi mümkün değildir. Aynı durumda farklı düşünebilen birisi ("eşimin toplantısı uzamış olabilir.") daha sakin kalabilir. Duyguları yönetebilmek ve sakin kalabilmek için gerçekçi düşünmek ve yaşananları abartmamak doğru bir yöntemdir. Gerçekçi düşünmeyi hayatının her alanında uygulamaya sokan ebeveynlerin çocukları da bu düşünme stilini öğrenir ve duygularını daha makul düzeylerde yaşayarak daha sakin bireyler olabilirler.
Sakin ebeveynlik
Sakin ebeveynler aceleci değildir. Hayatı olduğu gibi yaşamayı kabul ederler. Şimdi ve anda kalmanın tadına varabilmişlerdir. Örneğin; akşam yemeğinde aceleyle yemeği bitirip aklındaki işe bir an önce başlamaktansa ailece sofrada olmanın tadını çıkarırlar. Çocuklarından beklentileri gerçekçidir. Çocuğunun yaşına ve becerilerine uygun olan isteklerde bulunurlar. Örneğin; 4 yaşındaki bir çocuğun kapıdan çıkmadan önce kendisi kadar hızlıca ayakkabısını bağlayamayacağını hesaba katar ve onun hızına saygı göstererek çocuğuna müdahale etmez. Sabırlıdırlar. Çocuğu yanlış bir davranışta bulunduğunda ortalığı birbirine katmadan durup düşünürler ve tepkilerini ondan sonra verirler. Kaygıları daha makuldür, felaket senaryolarını bir kenara bırakıp daha mantıklı düşünebilirler.
Avantajları
Sakin ebeveyn olmak pek çok konuda avantajlıdır. Bu ebeveynlerin hem birbirleriyle hem de çocukları ile olan ilişkileri daha sağlıklıdır. Aile içinde tansiyon gereksiz yere yükselmez. Duygular hız trenindeymiş gibi aniden inip çıkmaz. Sakin ebeveynlik fazla rahat olmak veya ilgisiz olmak olarak yorumlanmamalıdır. Örneğin; bir çocuk parkında, çocuğu yere düşen ve iki farklı tutuma sahip olan annenin verdiği tepkiler düşünülürse; sakin olan anne çocuğun yerden kendi kendine kalkmasına izin verir ve çocuğunun o anda ona ihtiyacı olup olmadığını iyi gözlemleyerek ya bekler ya da yanına gider. Bu tutum umursamazlık değildir, çocuğun baş etme becerilerine fırsat tanımaktır. Kaygılı olan anne ise çocuğun ne olduğunu anlamasına bile fırsat tanımadan hemen onu kucağına alır ve çocuktan daha fazla korku tepkisi vererek duruma müdahale eder. Burada sakin olan annenin çocuğu, ileride benzer bir deneyimle daha iyi baş edebilirken, kaygılı olan annenin çocuğu ağlaya ağlaya bir başkasının yardımına muhtaç olur.
Aceleci ebeveynlerin çocukları ;
Aceleci anne-babaların çocuklarının sabırsız, beklemeye tahammülü olmayan ve isteklerini ertelemekte güçlük çeken çocuklar olarak yetişmesi olasıdır. Sakinlik mizaçtır; ancak doğuştan sakin olan bir bireyin annebabası evde çok aceleci bir model olurlarsa, mizacının getirmiş olduğu yönlerinin hepsini ne kadar verimli kullanır düşünmek lazım. Çocuk aslında evde ne görürse onu yapar. Anne sabır göstermeyen ve aceleci bir tutum sergilerse çocukta da benzer davranışlar görülebilir. Bunun elbette bir de kaygı boyutu var. Sakin kalamayan, çok kolay panikleyen ebeveynlerle yetişen bir çocuğun büyürkenki tehlike algısı, sakin ebeveynlere sahip çocuğun tehlike algısına göre çok daha açık olur. Bu çocuklar daha kolay panikleyen, şikayet eden, beklentileri ve kaygısı yüksek çocuklar olarak büyüyebiliyor .
Yavaş yavaş, acele etmeden…
Günümüz anne-babalarının birçoğu çalışan ebeveynler. Dolayısıyla zamanın az olması ve az zamanda çok iş yapılması gerektiğine dair inancın varlığı her şeyin hızlı hızlı yaşanmasına vesile olur. Çocukla geçirilen zaman kısıtlı olduğunda anne-babalar kendilerini yeterince iyi ebeveynler olarak hissedebilmek için o zaman dilimine pek çok aktivite sığdırmaya çalışırlar. Dolayısıyla her şey acele ile yapılır. Çalışan bir danışanım; akşam eve geldikten sonra çocuğuna ayırabildiği 45 dakikada hem boyama hem kitap okuma hem evcilik oynama hem de aktivite kitapları ile zaman geçirebilmek için kafasında bir plan yaptığını ve her birine ortalama 10 dakika ayırdığını anlattı. Ancak çocuğunun son zamanlarda onunla oynamak istemediğini üzülerek ekledi. Aslında burada çocuğun oyun oynanamama isteği, hızlanmak istememesinden kaynaklanır. Çünkü 45 dakikasını annesiyle yavaş yavaş, acele etmeden ve kendi hızında geçirmek ister.
Öneriler
- Yavaşlayın. Anın tadını çıkarın. "Hadi, hadi!" kelimelerini hayatınızdan çıkarın.
- Anne-baba olarak kendinize de zaman ayırın.
- Kendinizi tanıyın. Neye ihtiyacınız olduğunu sorgulayın. Çocuğunuzun neye ihtiyacı olduğunu gözlemleyin. Çocuğunuz çok yeterli olmak için sürekli strese giren ebeveynler mi, yoksa rahat ve eğlenceli ebeveynler mi ister? • İyi ebeveynliğin bir kuralı yoktur. Sakin olun. İç sesinizi dinleyin. O size doğru yolu gösterecektir.
- Her şeyi kısacık bir zamana sığdırmak mümkün değildir. Kısa zamanda çok işler yapmak zorunda değilsiniz. İşlerin kalanı yarın da yapılabilir.
- Çocuğunuzla geçirdiğiniz zamanların içinin dolu dolu olması için mutlaka bir aktivite yapmak veya oyun oynamak gerekmez. Bazen sadece onun yanında olup, onu sevgi ve ilgiyle dinlemek bile yeter.
- Herkes gibi olmak zorunda değilsiniz. Ayşe hanımın kızı hem baleye gidiyor hem gitar çalıyor hem de drama kursuna gidiyor diye sizin çocuğunuz da bu aktiviteleri yapmak zorunda değil.
- Mükemmelin peşine düşmeyin. Çünkü mükemmelin tek bir tanımı yoktur. Herkesin "iyi"si kendinedir.
- Ruh ve beden sağlığınıza önem verin.
"Sakin yetiştirilen çocuklar, daha başarılı"
Sakin ebeveynler çocuklarıyla olumlu ilişkiler kurabileceği için çocuğunun hayatına çok daha fazla dahil olma şansı elde ederler. Sakin kalabilen bir ailenin çocuğu, "Acaba bana kızarlar mı? Acaba yine paniklerler mi?" gibi endişeleri daha az yaşayacağından sırlarını anne-babasıyla paylaşır ve kötü bir durumda ailesinden yardım ister. Duygusal paylaşım bu ailelerde daha fazla olur. Bunlara ek olarak sakin yetiştirilen çocukların kendileri de sakin kalabilmeyi başardıkları için hem akademik hayat hem de sosyal ilişkilerinde daha başarılı olma şansı elde ederler.
Klinik Psikolog İpek Gökozan
?
Hazırlayan: Aytülike KESKİN