|
 |
 |
 |
 |
|
 |
 |
 |
 |
 |
SMS: ES yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder |
|  |
|
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
|
|
 |  |

Dertlerin kaynağı
Yazık! CHP lideri Baykal hafta başında Antalya'da son yıllardaki en önemli konuşmasını yaptı ama kamuoyunda hak ettiği ilgiyi ve yankıyı bulamadı. Konuşmanın konusu ne enerjimizi anlamsızca tüketen Türk Ceza Kanunu'nun 301'inci maddesi tartışmalarıydı, ne CHP'yi de dozu kaçmış milliyetçilik girdabına çeken "Duyarlılıklar", ne Kıbrıs, ne AB, ne Irak... Baykal o gün tüm dertlerimizin kaynağı olan "Eğitim" sorununa değindi ve bakın neler dedi: "Bugüne kadar toplumun talebiyle Türkiye'nin eğitim sisteminin üretimi arasında hep kopukluk yaşadık. Çok ciddi işsizlik sorunu olduğu tartışma götürmez bir gerçek. Aynı zamanda bir başka olay var; Kalifiye eleman arayanlar da çalıştıracak insan bulamıyor. Bu aslında hem işsizlik, hem de eğitim sorunu. Biz bunun farkındayız ve bu konuda önümüzdeki döneme yönelik olarak Türkiye'ye çok önemli taahhütlerde bulunuyoruz. Türkiye'nin eğitim sistemini çok köklü değiştirmek iddiasındayız. Bu sorun çözülmeden Türkiye'nin önünün açılmasını mümkün görmüyoruz." Çözüm önerisinin anahatlarını da şöyle açıkladı: "Çocuklarımızı sanki herkes üniversite mezunu olacakmış gibi eğitiyoruz. Ama her yıl 1.5 milyon gencimiz üniversite kapısından dönüyor. Lise ve üniversite eğitiminin yeniden yapılandırılması şart. Gençlerin üçte ikisini iş ve meslek yaşamına, üçte birini akademik yaşama yönlendireceksiniz." Aynen öyle. Türkiye "Arza dayalı eğitim" den "Talebe dayalı eğitim"e geçmek zorunda. Kitlesel eğitimden birey odaklı ve rekabetçi eğitime geçmek zorunda. Ezberi değil bilgiyi ölçen eğitime geçmek zorunda. Çoktan çökmüş olan bu sistem sadece mesleksiz ve işsiz kuşaklar üretiyor. İşsiz, okumayan ve saatli bombadan farksız kuşaklar. Sadece dünyadan, çağdan değil, gerçeklerden de kopmuş kuşaklar... Son dönemde Türkiye'yi kaplayan toplumsal cinnet kara bulutlarının ardında çoktan çökmüş eğitim sisteminin ürettiği dinamikler bulunuyor. Ve bu sistemi sürdürdüğümüz her yıl, Türkiye'nin geleceğinden en az 10 yıl yok oluyor.
Bir numaralı stratejik sorun Zaten o nedenle OECD, Dünya Bankası, UNESCO yıllardır Türkiye'ye uyarı üstüne uyarı gönderiyorlar. O nedenle bugünkü sistemin olumsuz sonuçlarından birinci derecede etkilenen özel sektörün temsilcileri, çağrı üstüne çağrı yapıyorlar. TÜSİAD'ın hafta başında toplanan Yüksek İstişare Konseyi'nde kimbilir kaçıncı kez hatırlatıldı: "Eğitim ideolojik mücadele alanı değil, kalkınmanın stratejik bir faktörüdür. Üniversiteler evrensel normlarda bilgi üreten, rekabet gücünü artırmaya ve yaratıcı insan gücünü yetiştirmeye odaklı, çağdaş kurumlar haline getirilmelidir. Türkiye ortalama yüzde 7'lik büyüme hızını ancak verimliliği ve katma değeri yüksek bir üretimle yakalayabilir. Bu da vasıflı işgücüyle olur. Vasıfsız işgücüyle gelişmiş ekonomi yaratılamaz." ABD, AB, Çin, Japonya, Hindistan, Brezilya... Kim daha çok bilgi ve teknoloji üretecek diye yarışıyor, Türkiye'de ise kim daha vatansever, kim daha milliyetçi yarışı yapılıyor. Bizce Baykal ülkemizin bu can alıcı önemdeki sorununu her fırsatta, her zeminde dile getirmeli. Çünkü: Eğitim reformunu yapmadan Türkiye asla çağı yakalayamaz. Eğitim reformunu yapmadan Türk insanı özgürleştirilemez. Eğitim reformunu yapmadan gelecek inşa edilemez. Gelecek bilgi toplumundan geçiyor. Bilgi toplumu da eğitimden. Hatta eğitim reformunu yapmadan Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığı da korunamaz. Zira küreselleşen dünyada vatan savunmasının en önemli silahı bilgi olacak.
|
|
 |
|
|
|
|
|
 |
|