
Şeref tribünü!
Fenerbahçe, belki Galatasaray, belki de Beşiktaş taraftarısınız. Hadi, bir ihtimal Trabzonspor, diyelim. 70 milyonluk, sözde 150160 profesyonel lig takımına sahip Türkiye'de, Edirne'den Ardahan'a kadar hep birlikte çoğunlukla "büyükler" e kapılandığımız için yukarıdaki "dörtlü olasılık" zaten çok yüksek. Neyse, sormak istediğim şu: "Takımınızın şike tespitiyle küme düşürülmesini kabullenebilir misiniz?"
*
Aslında iki türlü sormak lazım: 1. Takımınızın şikeyle maç kazanmasını, şike veya teşvik primiyle şampiyonluğunu kabullenebilir misiniz? 2. Peki, o yüzden küme düşürülmesini veya 1015 puanının filan silinmesini?
*
Eminim ki, birinin taraftarı diğerlerinin başına böyle bir şey gelmesine hiç itiraz etmez. Ama kendi başımız? Maçına ölmeye ölmeye gittiğimiz? Kolumuzu kessen renginde kan akıttığımız? Hayatta her şeyi terk etsek de asla vazgeçmediğimiz?
*
Oysa, hemen herkesin imanlı, ahlaklı, dürüst, namuslu bilhassa şerefli olduğu ülkede, daha ilk soruya "Hayır", ikinciye ise hemen "Evet" cevabı verilebilirdi. Şey yani, öyle kulüp başkanlarının, futbol yorumcusundan ziyade at gözlüklü futbol kabadayısı sözde kalemlerin uyduruk, açıkçası çok yalancı demeçlerini kastetmiyorum. İnsanın tüm kalbiyle, sahiden vicdanıyla, gece uykusunda huzursuzlukla, çocuğunun yüzüne bakarkenki, ne bileyim belki dua ederkenki, çok sevdiği birinin cenazesinde saf tutarkenki, onuruna sığınırkenki sessiz veya sesli cevapları gibi.
*
Maalesef, ne hayır var, ne de evet! Bu takımların çok şöhretli veya sıradan, vefakar, cefakar taraftarı birinciyi kabullenip ikinciyi kolay kolay kabullenemez. Çünkü, neredeyse hepsi (hepimiz), vefakarlık, cefakarlık derken, hilekarlıkla da kirlenen şampiyonluklara sevindi; sevinir. Yeter ki, bizim olsun! Bu işleri çevirenlere "Büyük başkan" dedi; asbaşkanları, menajerleri filan bağrına bastı, gün geldi o futbolcuları omuzlara aldı. Medyada, hem de bile bile ve maalesef bazen küçük veya büyük menfaatle, bazen güç ilişkileriyle bunların "adamları" oldu. Borazanları, katipleri, halkla ilişkiler memurları çıktı. Yetmedi. Kimileri, TV'de, gazetede "en baba" futbol yorumcusu da yapıldı. En dürüst ve şerefli yazıları onlar yazdı! Mafyanın silah, kara para ve parmak izi, formalardan neticelere, kulüp ve federasyon seçimlerinden hakiki futbol emekçisinin alın terine, ölesiye seven en masum taraftarın çilesinden, öfkesinden, sevincine her köşeye bulaştı. Yahut o zatlar bizzat mafyalaştı. Ticarette, devlet, siyaset ve ordu üst kademelerinde "taraftarları", dostları, ağabeyleri, hamileri, aracıları, bulucuları, ihale vericileri, şeref tribünü şereflendiricileri eksik olmadı.
*
Son iddialar belki yalandır; belki doğru. Belki itiraftır, belki intikam. O dünyada bir ihbarcı, zaten çok sayıda inkarcı bulur karşısında. Burada sistem, Kasımpaşa, Karşıyaka, Adana Demir üstünde giriştiği ceza denemesini dahi, bir gün büyüklere emsal olur diye tamamına erdiremedi. Şampiyonken küme düşürülen Marsilya ile Juventus, puanları silinen Fiorentina, Lazio ve eski başbakanın takımı Milan buralara fazla gelir. Burada biz, milyonlarca Kanaryalı, Cimbomlu, Kartallı ve de Tirabizonlu asla kabullenemeyiz, kabul edemeyiz. Hepimiz, şeref tribünleri başta, elbette çok şerefliyiz; ama bir yerekadar! Sevgili Kazım; her cins sahada hemen "başçavuşlar" dan ziyade, önce "paşalardan" başlanabildiğinde eleştiriye, belki bir şeyler değişmeye başlar. Güce dokunamayan, gücün kuyruğu olur!
|