|
 |
 |
 |
 |
|
 |
 |
 |
 |
 |
SMS: MS yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder |
|  |
|
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
|
|
AB denizinde alargada kalmak...
BRÜKSEL.
Öğle vakti... Uçaktan yeni inmişiz... Brüksel'de, Avrupa Birliği Konseyi'nin 200 metre kadar uzağında otel lobisindeyim... Yanı başımdaki koltuklarda, gürültüsü bol bir grup... Konuşmalarına bakılırsa, AB'de görevliler... Karşımızdaki ekrandan İstanbul'daki Papa karşıtı eylemin görüntüleri akıyor... Bir kaçı İngilizce'yi İtalyan vurgusuyla konuşuyor. Biri Kuzey Avrupa, ikisi de Almanca... Tartıştıkları konu; yarın başlayacak Türkiye ziyaretinde Papa'nın güvenliğinin sağlanıp sağlanamayacağı... İtalyan şiveli, hararetli... Papa'nın ziyaretinde terör sorunu yaşanacağı kaygısında... Başımı kaldırıp yüzlerine bakıyorum... İçimden şu soru geçiyor: "Afedersiniz; Papa hangi ülkede vurulmuştu?..." Ardından bir soru daha: "Tamam, vuran bir Türk idi... Ancak, güvenlik önlemi kevgir gibi olduğu ortaya çıkan ülke hangisiydi?.." O kadar fazla bağırış, çağrış içinde konuşuyorlar ki, soruyu yöneltmekten vazgeçiyorum...
Çapa tararsa Türkiye, akşam da lobinin mezesi... Ancak bu grubun sohbeti daha entelektüel düzeyde: "Avusturya'daki Türklerin, kültürel entegrasyonunu nasıl sağlarız?..." meselesini tartışıyorlar. Bir de Türkiye'nin çapasını AB'den koparmadan yola nasıl devam edileceği üzerinde duruyorlar. Nitekim, dün Avrupa Gazeteciler Merkezi'nin Türkiye'den davet edilen köşe yazarları için düzenlediği seminerde konuşanlar da benzer bir çaba içinde... Brüksel'de TCK'nın 301'inci maddesi veya diğer konular bir kenara atılmış.
Kıbrıs için B-planı yok Finlandiya'nın Kıbrıs'ta çözüm bulmak için geliştirdiği planın sonuçsuz kaldığını açıklaması sonrası herkes tek konu üzerine yoğunlaşmış. Konsey'in görüşü "Uzlaşmaya dayalı A planı ötesinde, ikinci bir B planının" olmadığı yönünde. İkinci bir planın yaratılma çabasının Türkiye'nin AB sürecinden tamamen kopmasına neden olacağının altı özellikle çiziliyor. Peki bu durumda ne olacak? Soruya verilen yanıtlar benzer: "Limanlarınızı ve hava alanlarınızı altına koyduğunuz imzanın gerektirdiği şekilde Kıbrıs'a (Rum kesimi) açacaksınız..." Peki açılmazsa ne olur; yanıtlar yine aynı: "Bir çok başlıkta müzakereler dondurulur, ilerleme sağlanamaz..."
Stratejiniz ne? Bu arada bir noktanın da altı çiziliyor: "Kıbrıs Rum Kesimi Lideri Papadapulos'un bir stratejisi var; peki Türkiye'nin stratejisi nedir?" Soru bununla kalmıyor; bir de tespitte bulunuluyor: "Türkiye tarama süreci sonrası müzakere başlıklarının açılması konusunda Hırvatistan kadar aktif değil. Hırvatistan hiç değilse hangi sürede neleri yapıp, neleri yapamayacağını söylüyor..." Brüksel'deki genel kanı, Fransa, Yunanistan, Kıbrıs Rum kesimi ve Türkiye'de gelecek yıl yapılacak seçimler dolayısıyla, her şeyin bir yıl süresince donacağı yönünde. Seçimlerin gelecek yıl daha taze bir başlangıç yapmaya olanak sağlayacağı umudu korunuyor. Kaygı ise AB karşıtlığının bu süreçte daha da yükselip, Türkiye gemisinin sert rüzgarlara muhatap olması durumunda açıkta çapa tarayıp taramayacağı. Yani sabit tutulmak istenen noktadan, daha açıklara savrulup savrulmayacağı. Örneğin, birlikte uçak yolculuğu yaptığımız Meclis AB Uyum Komisyonu Başkanı Yaşar Yakış'ın da dile getirdiği gibi Gümrük Birliği Antlaşması'nı askıya alabilir mi? Yakış'ın görüşü "bir süreliğine dondurulması" yönünde. AB Komisyon'un tavrı ise "Bunu yapan taraf olmayız" noktasında... Yeni başlangıçların dahi anında sonlandığı AB'de, "Kıbrıs'ı niye üye yaptık?" diye dövünülse de yeni bir formül yok...
|
|
 |
|
|
|
|
|
 |
|