|
 |
 |
 |
 |
|
 |
 |
 |
 |
 |
SMS: ASA yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder |
|  |
|
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
|
|

Kentin iki yakasında dolaşırken
* Sahne 1: Bülent Ecevit'in Kocatepe'deki cenazesine gidebilmek için fellik fellik dolanıyorum. Her yer barikatlı, barikatlardaki polisler "Buradan alamıyoruz" diyor. Hava buz gibi, beni ter bastı. Basın kartım elimde kalabalığı yara yara caminin dibine kadar geldim. En önemli gözlem: Cenaze beklenen ölçüde hıncahınç değil. İkincisi: Her yerde kadınlar var. Zengin, fakir, genç, yaşlı, bana yol veren ya da arıza arıza bakan kadınlar seli içindeyim ve bunun siyaset sosyolojisi açısından müthiş bir an olduğunu hissediyorum. Kadınlar Karaoğlan'a şükran borcuyla gelmiş. * Sahne 2: Sonunda caminin dibinde, ancak yine polis bariyerinin ardındayım. Biraz ilerde Ankara Valisi Kemal Önal ve Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz'ı görüyorum. Ama "Gazeteciyim, camiye girmem lazım" diye ne kadar yırtınsam da beni duyan yok. O sırada Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt camiye gelip arabasından iniyor ve arkamdan "Türkiye sizinle gurur duyuyor" haykırışları başlıyor. Ardından Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e daha da büyük tezahürat. Çevremdeki kadınlar, Tarkan konserinde gibi coşuyor. "Yarabbim iyi ki varsınız. Yıllardır Ankara'da yaşıyorum ilk kez görüyorum. Şükürler olsun, iyi ki varsınız." Biraz sonra polis muhabirlerimizden Enis Yıldırım gelip beni bariyerden kurtarıyor. * Sahne 3: Camideyiz. Kalabalık saygılı ve sessiz. Cenazenin bu kadar bekletilmesine bir reaksiyon olarak ya da olay çıkar korkusuyla beklenen sayıda insan gelmemiş. Maden ve yol işçilerinin arasından yürümek, protokolü seyretmekten daha dokunaklı geliyor bana. O an Ecevit'i gerçekten hissediyorum. Ama herkesin asıl merak ettiği, Başbakan Tayyip Erdoğan gelince ne olacağı... Erdoğan ve kabine üyeleri, arka kapıdan alelacele geliyor. Önce bir uğultu, ardından "Türkiye laiktir laik kalacak" sloganları. "Cami inledi" diyemeyiz ama önemli bir protesto. Hükümete bu şekilde bir tepki olacağı, zaten bekleniyordu. Asıl endişe, daha vahim bir şey olmasıydı. Erdoğan nerde, ne yapıyor, derken birden kendimi koruma ordusu seli içinde kabine üyeleriyle bir yerden bir yere sürüklenirken buluyorum. Bakanlar, kendi korumalarının neden olduğu itiş kakış arasında sıkışıyor. Amaç başbakanın camide kalış süresini (yani protestoları) minimuma indirmek. Dışarı çıktığımızda uğultu kesiliyor. Balkonlarına çıkmış ya da dışarıda bekleyen insanlar tepkili değil, sakin. Cenazenin onuruna yakışan bir sükûnet var Ecevit'in naaşı uğurlanırken. * Sahne 4: Bir polis minibüsüne dalınca, kendimi Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz'ın ana karargahında buluyorum. Otobüs, ortada bir masa ve perdelerle özel bir komuta odasına dönüştürülmüş. Emniyet müdürü, sürekli çalan iki telefonla biraz önce Kocatepe'den ayrılan kortejin durumunu dakika dakika kontrol ediyor. Yanında kurmayları var. Tanrı misafiri olarak sıcak bir çay içiyorum. Cenazenin en kritik aşamasını kazasız belasız atlatmış olmanın verdiği rahatlık var üzerlerinde. Zaten Ankara'da en gerilimli toplumsal olaylar bile polisin kontrollü ve uyanık davranmasıyla olaysız geçiyor. Bu cenaze de günlerdir devam eden hazırlıklar sayesinde nispeten olaysız. Gazeteciler, Kocatepe'den canlı yayın yapamamaktan şikâyet ediyor. Emniyet ise, "Biz karar verici değiliz; ancak verilen kararı uygularız" diyor. * Sahne 5: AK Parti Kongresi'nin yapıldığı spor salonu ise şehir dışında. Ecevit'in naaşının devlet mezarlığına vardığı dakikalarda, Erdoğan da kongre salonuna varıyor. İki olayın aynı anda olması gerçekten garip. Ancak bu Rahşan Ecevit'in cumartesi kararından kaynaklanıyor. AK Parti kongresinde organizasyon iyi, ancak içerdeki kalabalık nispeten "coşkusuz." İktidarda olmanın verdiği rahatlık, diye düşünüyorum. İnsanların kendini yırtması için bir neden yok. Salondakileri coşturan iki an var: Abdullah Gül ve Erdoğan'ın içeri girdiği anlar. Bir de Çin Komünist Partisi'nden gelen mesajın okunduğu an var ki, o da katılanların en güldüğü an. Kalabalığa bakıp ciddi bir sosyolojik tahmin yapmak zor. Ama Ecevit'in cenazesinden daha "taşralı" görünümlü insanlar var etrafta. Ve daha genç. Etrafta kadın var mı, diye bakınıyorum. Evet var ve az değiller. Çoğu türbanlı...
|
|
 |
|
|
|
|
|
 |
|