Şükür bütçenin TBMM'ye sunulma günleri geldi de biraz olsun kuru ve faizi tartışmaktan kurtulabildik. Kuru faizi doğrudan tartışmasak bile köşe yazılarının büyük çoğunluğu, uluslararası likidite gibi, cari açık gibi her ikisini de dolaylı yoldan da olsa anında etkileyebilecek göstergeler üzerine kurulu idi. Merkez Bankası bağımsızlığında atamasorunlarına tıkanıp kaldık. Türkiye'nin siyasigerçekleri Para Politikası Kurulu gibi kararları hem piyasaları hem de ekonominin geleceğini şekillendiren bir kurumun saygınlık kazanabilmesinin önüne geçti. Atamadaki gecikmeler yakında Merkez Bankası bağımsızlığını da gündeme taşıyacak. Acaba benzer krizleri yaşamış ülkelerde olduğunca MerkezBankasıbağımsızlığınıAnayasa'nıngüvencesi altına mı alsa idik? Ya da bugünler Kurul'un yapısını yeniden ele almayı mı gerektiriyor? Yapı,MerkezBankasıyerinemeslekkuruluşutemsilcilerine,işçimemursendikalarına,üniversiteyedahafazlaağırlıkverecekbirşeklemidönüştürülmeli? Kurul'un şeffaflığını ilerletmekte geç mi kalıyoruz? Bunlar siyasi sorunların Merkez Bankası'na yansımasının akla getirdikleri. Devlet İhale Kanunu'nda değişiklik söylentileri, aynı endişelerin KamuİhaleKurumu için de yakında dile getirilebileceği konusunda uyarıyor. SPK'da sıkıntılar çoktan başladı. EPDK'da Başkan'ın görev süresinin sonuna gelindi. Her iki kurumda da umarım vekalet düzeni tercih edilmez. "Türkiye'yi yapısal dönüşüme hazırlıyoruz" derken acaba daha geriye mi gidiyoruz, nedir? Mikro reform arayışından yakında, varolanı korumaya dönmeyelim de. Aslında yukarıda yer alan konuların tamamı Türkiye'nin siyasi hazmetme kapasitesiyle ilgili. Serbestrekabetçidüşünceninyerleşmediği,tüketicibilincininoluşmasınınerkenaşamalarındakitoplumlardabağımsızkurullarafazlarağbetedilmiyor . Hele bizimki gibi 30 yıllık bir yüksek enflasyon süreci yaşanmışsa günükurtarabilmek her şeyden önemli hale geliyor. Bakalımgünükurtardıkmı? Siyasi olarak bütçeye yaklaşımımızda tabii ki farklılık olmayacak. Hep kısa vadeye bakacağız. Eleştiriler faiz dışı fazlanın tutup tutmayacağını irdelemenin çok da ötesine geçemeyecek. Peki faizdışıfazlanasılsihirlibirrakamkiherşeyibirandaçözümekavuştursun? Nasıl elde edildiğini, gelirlerin yapısını düzenlemekteki rolünün harcamaları kısarken yapılan tercihlerin, Türkiye'nin gelecekteki ekonomik ve toplumsal düzenini birebir belirlediğini yadsıyabilir miyiz? Gelirleri ele alalım. 2001'den bu yana vergi gelirleri inanılmaz bir biçimde dolaylıvergilere kaymış durumda. "Dünyanın en pahalı akaryakıtını kullanıyoruz, en pahalı otomobillerine biniyoruz", haberleri basında sıkça yer almakta. DeğerliYTLsayesindeyüksekvergilererağmentüketimdeçokciddibirgerilemegörmedik. Harcamalarda en vahim durumda olan tabii ki sosyalgüvenlik. 1990'ların başından bu yana sosyal güvenlikte reform yaparız. Reformlar da hep DünyaBankası'nın,IMF'nin gözetimi altında olur. Ne hikmetse her reformdan sonra sosyalgüvenlikkesintileriartardaaçıkbirtürlükapanamaz. Seçim döneminde yatırımlardan kısarken belediye harcamalarına yöneleceğiz gibi geliyor. Tahsiledilmekistenmeyenborcubundansonrahangibelediyeöder?Eğitime,sağlığa,vatandaşasunulankamuhizmetiniiyileştirmeyeparakaldımı?Eğerhayırdiyorsanızbuhenüz2008Bütçesi'nigörmediğinizanlamınagelir.Bufaizlerlebuborçyüküilehelebirdekuryukarıgider,ekonomideyavaşlarsa,yandıgülümketenhelva.