|
 |
 |
 |
 |
|
 |
 |
 |
 |
 |
SMS: EB yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder |
|  |
|
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
|
|
  |
|

Asker, siyaset AB ve Amerika
"Yaşam; ve yaşam siyasettir. Herkes öyle ya da böyle bu savaş dramasında yer alır." Genç yaşta yitirdiğimiz bilim adamı Naim Tufan "Jön Türklerin Yükselişi" adlı kitabının girişine bu alıntıyı yapmış ve eklemiş: "Mantıksal olarak her asker için de bu geçerlidir. Çünkü gerçekte hiçbir asker siyasetin dışında değildir. Tüm askerler bunun içindedir." Tufan, bu yargıyı ordunun bürokrasi ve yargıyla birlikte kilit bir siyasal kurum olmasına bağlıyor. Kilit siyasi kurumları da, karmaşık toplum bütününün düzenlenmesinde yüksek siyasal yetkisiyle (otorite) diğerlerinden ayırt edilen, o hepsinin üzerindeki toplumsal kurum olan devletin temel direkleri olarak açıklıyor. Bu kilit kurumların, devletin ve toplumun siyasal yönetim ya da hükümet de içinde olmak üzereçok sayıdaki diğer kurumlarıyla karıştırılmaması gerektiğine işaret ediyor. Bu saptama, kitabın da amaçladığı gibi, Türklerin kurduğu her devlet yapısı için daha geçerli, Türkiye Cumhuriyeti dahil... O yüzden Türk Silahlı Kuvvetleri de siyasal bir kurumdur. Açıklama yaptığı konuların siyasi olup olmadığını belirlerken daha fazla siyasidir. Genelkurmay Başkanı Büyükanıt ve komutanların tüm açıklamaları da siyasi niteliktedir. Önce Büyükanıt'ın sorusuna bakalım. "Üst düzeyde laikliği yeniden tanımlamak isteyenler var. Her fırsatta Türk Silahlı Kuvvetleri'ne saldırı var. İnsanımızı çağdışı görünüme sokmak isteyenler var. Atatürkçülüğü sorgulayanlar var" diyor ve soruyor "Bunlar yok mu?" Ardından cevabı kendisi veriyor, "Öyleyse irtica tehdidi vardır." Oysa aynı gerçeklik dünyanın birçok ülkesinde var. Demokrasinin ön koşulu bu. Sorgulamak, rahatsız olmak, devletin kurucularının koyduğu sınırlar içinde kendi doğrularını uygulamaya çalışmak. Öyle olmasa, İsrail Meclisi kendi ordusunu yerden yere vurabilir miydi? Amerika'da insanlar kurucuların felsefesini sorgulayabilir miydi? Düşünce ve ifade özgürlüğü demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur ve her kurum bundan payını alır. Burada aslolan AB sürecinde ordunun bu kilit rolünün zedelenmesi olasılığının verdiği rahatsızlıktır. Büyükanıt'ın konuşmasının önemli bölümünün AB'yi doğrudan hedeflemesinin nedeni de budur. Hollanda Genelkurmay Başkanı'nın 2-2.5 sene önce yaptığı bir konuşmayı gündeme getiren Büyükanıt'ın neden NATO toplantısında ortaya çıkan ve Türkiye'yi Kürdistan ve Ermenistan olarak parçalara ayıran Amerikan haritasını sorgulamadığı sorusunun cevabı da buradadır. Türkiye'nin stratejik ortak dediği, NATO'da müttefiki olduğu Amerika'nın bölgeye ilişkin farklı politikaları olduğu bir gerçek. Ancak ne meşruiyetini Washington'da arayan hükümet, ne de Cheney ile görüşmeye hazırlanan Genelkurmay Başkanı bu politikaları sorguluyor. Çünkü asıl kavga Türkiye içindeki güç dağılımı kavgası. AB bu kavgada şamar oğlanı.
|
|
 |
|
|
|
|
|
 |
|