|
 |
 |
 |
 |
|
 |
 |
 |
 |
 |
SMS: ASA yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder |
|  |
|
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
|
|

Bol mesajlı sıkışık hafta
Önümüzdeki bir hafta boyunca, garip ve sıkışmış bir takvim var Türkiye'nin önünde. Başbakan Tayyip Erdoğan, hafta sonu Amerika'ya gidiyor. Önce New York'ta duracak, muhtemelen Ahmet Ertegün'ün şerefine vereceği yemeğe katılacak, ardından da Washington'a geçecek. "Sıkışıklık nereden geliyor?" derseniz bir de Türkiye'deki takvime bakalım. 1 Ekim Pazar günü TBMM açılıyor. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in pazar günü Meclis'in açılışında "sert" ve eleştirel dozu yüksek bir konuşma yapması bekleniyor. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ'un hafta başında yaptığı yüksek perdeden irtica uyarısının ardından, Ankara siyaseti Cumhurbaşkanı'nın da benzer uyarıları aynı "ivediyet" duygusuyla yinelemesini bekliyor. Kimilerine göre Çankaya'nın Milli Görüş kökenli birinde olmaması gerektiğine yürekten inanan Cumhurbaşkanı, bu konuşma ve bundan sonra yapacağı benzeri konuşmalarda "tarihi çağrı" üslubu benimseyerek kamuoyunu göreve çağıracak.
Erdoğan-Bush görüşmesi Ardından 2 Ekim'de Başbakan Erdoğan New York'tan Washington'a geçerek pazartesi günü saat 11.00'de Oval Ofis'te ABD Başkanı George Bush ile görüşecek. Şu an itibariyle programda öğle yemeği ya da Bush'un zaman zaman dünya liderleriyle yaptığı tarzda bir ortak basın toplantısı gözükmüyor. Görüşme talebi, Filistin, Ortadoğu ve PKK konularını Amerikalı muadiliyle konuşmak isteyen Başbakan Erdoğan'dan gelmişti. Amerikalılar da bu görüşmenin en önemli gündeminin "Erdoğan-Bush fotoğraf karesi" olduğunun farkında. Amerikan yönetimi, yakın çalıştıkları ve zaman zaman yaşanan hayal kırıklıklarına rağmen önemli bir model olarak gördükleri müttefik bir ülkenin liderine diplomatik saygıda kusur etmek niyetinde değil. Ancak Türk iç politikasında "Çankaya'ya yönelik yeşil ışık" gibi algılanacak samimiyette bir fotoğraf da istemedikleri ortada. Mümkünse bundan sonraki dönemde, yalnız AK Parti hükümeti değil "devletin tüm kurumlarına eşit mesafede" oldukları izlenimini yaratmak istiyorlar. Bu görüşmeden tam 7 saat önce, 2 Ekim Pazartesi günü, bu kez Türkiye saatiyle sabah 11.00'de, Türkiye gündeminde başka bir önemli haber olacak. Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt, Harp Akademileri'nin açılış töreninde "kritik" olması beklenen bir konuşma yapacak. 30 Ağustos'taki konuşmalarına bakılırsa, Yaşar Paşa'nın da "irtica ve bölücülük" temasını tüm gücüyle ortaya koyması sürpriz olmayacaktır. Genelkurmay, televizyonlara Büyükanıt'ın konuşması için canlı yayın izni verdi. Aynı kanallar, muhtemelen 7 saat sonra Erdoğan'ın Beyaz Saray'a girişini, ardından Willard Otel'de yapacağı basın toplantısını canlı verecek.
Siyasi adım olabilir mi? Tüm bunlar, gündemi epeyce işgal edecek. Bu arada aynı günlerde gerçekleşen bir başka olay muhtemelen gazetelerde yalnız birkaç sütunda yer alacak; ancak "derin Türkiye" nin gündemini işgal edecek. PKK'nın 1 Ekim'de ateşkes ilan edeceği söylentisinden söz ediyorum. Devlet içinde konuyla ilgili iki farklı görüş var; kimileri ateşkesin kış şartlarında zayiat vermek istemeyen PKK'nın göstermelik bir taktiği olduğu görüşünde. Resmi açıklamaların çoğu da bu bağlamda olacaktır. Ancak devlet mekanizması ve hükümet içinde bazıları ise her şeye rağmen ateşkesin "iyi bir şey" olduğunu, eğer PKK saldırıları durur ve ardından bir yumuşama süreci başlarsa, örgütün "silah bırakma" konusunda siyasi bir adım atabileceğini düşünüyor. Bu noktada Bush-Erdoğan görüşmesinin PKK'nın ateşkes ilan etmeyi düşündüğü döneme denk gelmesi, ister istemez kamuoyunda "Amerikalılar mı yaptırdı?" ya da "Amerika bundan sonra ne yapacak?" sorularını gündeme getirecektir. Belli ki Washington, ateşkesin "iyi bir şey" olduğu görüşünde ve ilerde PKK'yı "silahı bırakmaya ikna etmek" için Barzani ve Talabani'yi kullanmaya çabalıyor. Bu plan gerçekçi mi değil mi bilmiyoruz. Ancak umarız ABD Başkanı Bush, Oval Ofis görüşmesi sonrasında Türk gazetecilerin önünde "terörle mücadele konusunda taviz" anlamına gelecek ve Türk kamuoyunu rahatsız edecek ifadeler kullanmaz. PKK konusunda Amerikalılar tarafından edilecek yanlış bir kelime, hem Başbakan'ın gezisini, hem de Türkiye'deki hassasiyetleri kaşıyacaktır.
|
|
 |
|
|
|
|
|
 |
|