|
 |
 |
 |
 |
|
 |
 |
 |
 |
 |
SMS: SO yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder |
|  |
|
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
|
|

Ziyaretin ortamı
Afganistan Cumhurbaşkanı Hamid Karzai ve Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani tıpkı İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad gibi ABD'de pek çok yerde konuştu. Temasları ve söyledikleri Amerikan gazetelerinde geniş yer buldu. Her iki ülkede de işlerin ABD açısından kötüye gitmesi, Amerikan Kongre seçimlerinin genelde savaşlar etrafında şekillenecek olması bu ilginin nedeniydi. Başbakan Erdoğan'ın önümüzdeki pazartesi gerçekleşecek ziyaretinin benzer bir kamuoyu ilgisiyle karşılanması ihtimali pek yok. Bu nedenle Başbakan'ın aslında Başkan Bush'a prestij getirecek bir adım attığı türünden fantezilere pek itibar edilmemesinde yarar var. Başbakan'ın ziyaretinin, Cumhurbaşkanı Sezer'in meclis açılış konuşması ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt'ın Harp Akademileri konuşmalarından sonra gerçekleşecek olması Washington'a Türkiye'deki dengelerin değerlendirilmesi fırsatını verecektir. Bu ise yalnızca konuyla doğrudan ilgilenenlerin dikkat edeceği bir nokta olur. Başka ülkelerde olduğu gibi ABD'de de kamuoyunun ilgilendiği konular Türkiye'nin stratejik öneminden çok akıllara durgunluk veren davaları oluyor. Bunlar demokratik bir ülkede kabul edilemeyecek ifade özgürlüğü düşmanlığı olarak değerlendiriliyor. Son dönemde laik bir hukuk devleti olma iddiasını zedeleyen, azınlıkların vatandaşlık haklarının çiğnenmesi ve din üzerinden vatandaşlık tanımı yapılması gibi inciler de ortaya döküldü.
ABD ile kriz ihtimali... Yazar davaları türünden çarpıcı olaylar dışında Türkiye'ye yönelik kamuoyu ilgisizliği aslında garipsenecek bir durum. Türkiye'nin ABD açısından taşıdığı önemle bu ilgisizlik arasında ciddi bir tezat var. Gerek ABD'nin kısa vadeli sıkıntılarında, gerekse daha uzun vadeye yayılan siyasetlerinin uygulanmasında Türkiye'nin pek çok bakımdan kritik bir rol oynaması söz konusu. Yalnızca stratejik açıdan değil toplumsal ve siyasal nitelikleriyle de Türkiye sadece Batı değil dünya düzeni için de önemli bir ülke. Bu objektif öneme karşın Türkiye'nin kendi gündemini, dünyaya bakışını, dünyadan istediklerini ve dünyaya verebileceklerini, kısacası meramını iyi anlatmadığı da aşikâr. Bu önemin her ortamda sürekli yeniden ama akıllıca hatırlatılması gerekiyor. Türkiye'nin başka gündemlerin tali konularından biri değil, kendi başına pek çok değişkeni bünyesinde barındıran, birçok siyasetin kesişme noktasındaki bir ülke olduğunun kavranması önem kazanıyor. Başbakan'ın talebi üzerine gerçekleşen ziyaret Türkiye-ABD ilişkilerinde büyük bir krizin yaşanmadığı ancak bir kriz ihtimalinin de göz ardı edilemeyeceği bir ortamda gerçekleşiyor. Ankara açısından PKK konusunun giderek daha yakıcı hale gelmesi, gerek kamuoyu gerekse devlet açısından en hassas noktayı oluşturuyor. Buna karşılık Washington Afganistan'da NATO kuvvetlerine yardım veya İran'a karşı olası yaptırımlar gibi konularda Türkiye'nin katkısını bekliyor. Daha yapısal olarak bakıldığında Türk-Amerikan ilişkilerinin pistonlarından üçünün çalışmadığı görülüyor. Bugüne dek Türkiye'ye destek veren yeni muhafazakarlar ve Yahudi lobisinin AKP hükümetine karşı giderek artan dozda saldırganlaştığı belirgin. Pentagon henüz 1 Mart'ın yarattığı tatsızlığı aşabilmiş değil. Bakan Rumsfeld halen Türkiye'ye çatıyor. Genelde Türkiye'ye destek veren savunma sanayii de bu konudaki heyecanını yitirmiş gibi. Türkiye dosyasına olumlu yaklaşan tek önemli kurum, Dışişleri Bakanlığı ve burada da Bakanlar Rice ve Gül'ün kişisel yakınlıkları önemli bir faktör. Gündemi pek de iyi tanımlanmışa benzemeyen bu ziyaretten çok fazla şey beklememek gerekiyor.
|
|
 |
|
|
|
|
|
 |
|