|
 |
 |
 |
|
 |
 |

  |
|
Nerede cami varsa orada tarikat vardır
SABAH il il Türkiye'deki tarikat ve cemaatleri mercek altına aldı.
İSMAİLAĞA Camisi'ndeki cinayet tarikatları ve cemaatleri gündeme getirdi. TARİKATLARIN geçmişi bin yıla dayanıyor. Her yüzyılda yenileri doğdu. PROF. Akgündüz: Nerede cami varsa tarikat vardır. Aksi dini bilmemek. GÜNÜMÜZDE en eski tarikat Kadirilik. Nakşilik ise 700 yıllık geçmişe sahip.
Görünmüyorlar ama varlar ve kalabalıklar
Osmanlı'da padişahlar bile tarikat üyesiydi. Cumhuriyet hepsini kapattı ama yok edemedi. Bugün hâlâ Türkiye'nin her yerinde bir tarikatı, cemaati bulmak mümkün. Günümüz siyasetçisi de yine tarikat üyesi.
SABAH toplumsal hayatımızı ciddi biçimde etkileyen tarikat ve cemaatlere mercek tuttu. Bunların bir kısmı sayısal çoklukları nedeniyle dikkate alınırken bir kısmı ilginç kılıkları düşünceleri ya da eylemleri nedeniyle gündeme geldi.
Tarikat ve cemaat gerçeği Türkiye'de sık sık gündeme geliyor. Ama hep olumsuz örneklerle. Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu bu durumu sorgulayan soruları "Camide tarikat yoktur" açıklamasıyla geçiştiriyor. Oysa İslam tarihi uzmanı Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Prof. Ahmet Akgündüz tam aksini söylüyor. Prof. Akgündüz "Nerede cami varsa orada tarikat vardır. Bunun aksini söylemek 1400 yıllık geleneği bilmemektir" diyor. Gerçekten SABAH'ın araştırması da Türkiye'nin tüm illerinde ve ilçelerinde farklı farklı da olsa pek çok tarikatın, cemaati, şubesi, kolu ya da üyesi bulunduğunu gösteriyor. Belki çıplak gözle bakıldığında hemen görülmüyor ama aslında Türkiye'nin her yeri tarikat ve cemaatlerle dolu....
11. ASIRDA ORTAYA ÇIKTI İslam dininde önce mezhepler ve itikadı yönlendiren ekoller ortaya çıktı. 9. yüzyılda ortaya çıkan bu mezhep ve ekollerin ardından 11. yüzyıldan sonra da tarikatların ortaya çıkışı başladı. Bugün İslamiyetin yayıldığı çok geniş coğrafyada binlerce tarikat ve cemaat faaliyet gösteriyor. Ancak bu tarikatların pek çoğunun Türkiye açısından önemi yok. Zira bunların çoğu ya bilinmiyor ya da bilinse bile Türkiye'de kolu ya da müridi bulunmuyor. Halen Türkiye'de faaliyetini sürdüren tarikatların kökeni ise Osmanlı'ya ve Osmanlı öncesi Selçuklu'ya dayanıyor. Yüzyıllar boyunca bu coğrafyada ortaya çıkan tarikatlar isim değiştire değiştire, bazen bu isim değişikliği sırasında bir takım esaslarını da değiştirerek günümüze ulaşıyorlar. Örneğin bugün Türkiye'de varlığını sürdüren tarikatların Kadirilik, Nakşilik, Bektaşilik ve Halvetilik gibi dört ana koldan geldiği söylenebilir.
EN ESKİ TARİKAT Zaten tarihsel sıralamaya bakıldığındabunlar arasında en eski tarikatın Kadirilik olduğu görülür. 11'inci yüzyılda ortaya çıkan Kadirilik'ten 12'nci yüzyılda Rıfailik doğuyor ve ayrı bir tarikat haline geliyor. 13'üncü yüzyılda Bektaşilik, 14'üncü yüzyılda da Halvetilik ve Nakşilik doğuyor. Yine 14'üncü yüzyılda Bektaşilik geleneğinden gelen Mevlevilik ve Bayramilik ortaya çıkıyor. Tarikatların ortaya çıkış ve yayılma sürecinde biraz da tarikatlara tepki olarak bazı akımlar da gelişiyor. Örneğin dini ve ibadeti bir gösterişe dönüştüren tarikatlara karşı ibadetin gizliliğini savunan Melamilik ortaya çıkıyor. Keza bugün İslamcı şiddeti ortaya çıkardığı söylenen Vahabilik de benzer dönemde tüm tarikatları din dışı nitelendirerek tarihteki yerini alıyor. Ortaya çıkışından bir süre sonra tarikatların bir çoğu ya bölünüyor ya da yeni liderinin adını alarak isim değiştiriyor. Bu nedenle günümüzde birbirinden ayrı tarikatmış gibi değerlendirilen kimi tarikatlar da pekala aslında aynı tarikatın kolu olarak değerlendirilebiliyor. Ya da tam tersi bir kol ya da cemaat, içinden çıktığı tarikattan çok farklı bir noktaya ulaşıp tarikatlaşıyor. Bu durumda her ikisini de bir tarikatın kolu gibi değerlendirmek mümkün olamıyor. TASNİFİ ÇOK ZOR Günümüzdeki tarikatlara ve cemaatlere bakıldığında bunları bir çırpıda tasnif etmek, kimin tarikat kimin kol kimin cemaat ya da siyasi hareket olduğu konusunda çelişkiler ortaya çıkabiliyor. Örneğin Rıfailik, Kadirilik'ten çıkan bir kol olduğu halde artık ayrı bir tarikat olarak nitelendiriliyor. Ya da Nurculuk zaman zaman bir tarikat zaman zamansa Nakşiliğin bir yorumu olarak değerlendirilebiliyor. Keza İBDA-C, Hizbullah, Hizbu-t Tahrir ya da Milli Görüş gibi tarikat olmayan, hatta farklı tarikat ve cemaatlerden gelen bireyleri de içinde barındıran siyasi örgütlenmelere de bu tasnifte kolay kolay yer bulunamıyor.
Nevzat Atal- Erdal Şimşek
|
|
|
|
 gokhan esdim 23.09.2006 02:57:04 HAKLISINIZ ARKADAŞLAR!!!tarikatlar degilmidir,o örgütler degilmidir!kendi dogru bildikleri ugruna yüzlerce SUÇSUZ insanı kendi adaletleriyle ÖLDÜREN!bi çogunun mezarı bile olmadan bedenleri yok oluyo...O ÖRGÜTLER,O TARİKATLAR DEGİLMİ!binlerce cocugu yetim bırakan!HAKLISINIZ!tarikat girdi mi işin içine her şeyi yaparlar!onlarda ne acıma ne korku war!onlarla her şeyin sonuna warılır!AMA KENDİ DOGRULARININ SONUNA...
 ahmet demirci 22.09.2006 14:57:07 mehmet kardeş sana da sordukları zaman da atatürkçüyüm dersin ama söylediklerinin atatürkçülükle hiç alakası yok.ne demek baş örtülülüleri okula almıyorsunuz.bunun atatürkçülükle hiçbir alakası yok.Büyük Önder Atatürk`ümüz baş örtüsünü yasaklamışsa bu laikliğin gereğidir.Herkes bu kurala uymak zorundadır.Bunca yıl geri kalmışlığımızın nedeni de bu tarikatların örümcek beyinleri yüzündendir.
 Cum. genci kemal 21.09.2006 15:14:14 nedem hos görelim??
bu kafirler atatürk düsmanider!!!gelmis ben laikim falan filan diyor arkadas!!alla bu tür kafirleri ülkemizden uzak tutsun!!!!
ne mutlu kemalistim diyene!!korkma atam biz,cumhuriyet gencleri var oldukca bu kafirler bu ülkede her zaman sürüne cektir!!
|
|
 |
|
 |
|