|
 |
 |
 |
 |
|
 |
 |
 |
 |
 |
SMS: ASA yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder |
|  |
|
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
|
|

Mehmetçik Hizbullah diyarında
Dün Başbakanlık'ta devletin zirvesi, önemli bir karar için bir araya geldi: Lübnan'a asker göndermeli mi, göndermemeli mi? Aslında Başbakan Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök ve selefi yeni Genelkurmay Başkanı Org Yaşar Büyükanıt'ın da katıldığı toplantı sonrasında net bir karar çıkmadı. Yapılan resmi açıklama " Durun bakalım durum biraz daha netleşsin bakalım " gibisinden bir üslupta. Ancak gerçek şu ki Türkiye hem Lübnan'da olmak istiyor, hem de uluslararası camiaya bu yönde sinyaller verdi. Hükümetin tepe noktalarında yer alan üst düzey bir yetkili " Prensipte evet. Ama konunun detaylandırılması lazım" diyor. Kosova ve Afganistan tecrübesi olan Türk Silahlı Kuvvetleri de, Osmanlı coğrafyasında anılmaktan büyük bir haz duyan hükümet de bu işi istiyor. Bu durumda, İsrail ve Hizbullah arasında daha yeni sağlanan ateşkes devam ederse, Mehmetçik'de eninde sonunda Lübnan yolcusu olacaktır . Ancak ben Türk askerinin bu barış gücü harekatında sanıldığı kadar ön planda olacağı görüşünde değilim. Askeri ve diplomatik çevrelerin yaptığı ön hazırlıklarda Ankara'nın katkısı 1000 değil, 600 civarında düşünülüyor. İtalya'nın 2 bin, Fransa'nın 5 bin asker göndermeyi planladığı düşünülürse, Türk askerinin barış gücünün komutasını üstlenmesinin de pek mümkün gözükmüyor . Asker ve diplomatlar, Türk askerinin konuşlandırılmasını istedikleri bazı bölgeleri şimdiden etüd edip 2-3 bölge belirlemiş durumda. Burada Türkiye'nin istediği, Hizbullah'la yüzyüze kalmamak, temas etmemek, eğer çatışmalar ilerde yeniden alevlenirse Hizbullah'la çatışan taraf durumuna düşmemek. Bu durumda Mehmetçik'in uluslararası güç içinde lojistik ağırlıklı bir misyon üstlenmesi beklenebilir Geçen hafta konuyu görüşmek için Lübnan'ın Ankara büyükelçisi George Siam'ın ofisine uğradım. Siam, Ankara'nın en tecrübeli diplomatlarından. Uzun yıllar Batı'da yaşamış, rafine zevkleri olan köklü bir Lübnan ailesinden. Ne Batı ne de Yahudi düşmanı. Hıristiyan asıllı, ancak en yakın dostları Müslüman. Bir çok Lübnanlı aydın gibi ülkesinin geçirdiği korkunç travmalardan aldığı ders, etnik ya da mezhepsel kimlikler yerine "Önce Lübnanlıyım" diyebilmek... Lübnanlı elçinin yüzünde, ülkesinin başbakanı Fuad Sinyora'yı zaman zaman gözyaşlarına boğan çaresizlik ve kızgınlık ifadesi vardı. Uzun bir tarihsel perspektiften İsrail'in neden kendi amaçlarına bile faydası dokunmadığını anlattı. Elçiyle sohbetimden aldığım izlenim, Erdoğan'ın bu krizde takındığı tavrın hem Lübnan hem de diğer ülkelerdeki Arap kamuoyunda büyük beğeni topladığı yolunda. Başbakan'ın Malezya'da Arap liderlerin gitmediği zirveye gidip adeta kafa tutması, Beyrut'ta büyük yankı bulmuş. Bir diğer izlenim, Türk askerinin hem Lübnan hükümeti, hem de çatışan taraflar tarafından kabul göreceği yolunda. Buna Hizbullah ve İsrail dahil...
|
|
 |
|
|
|
|
|
 |
|