 |  |
  |
|

Uyuşturucu ile mücadele ediliyor mu, gerçekten!..
Sabah'ın Uyuşturucu Dosyası müthişti.. İki değil, 12 gün sürsün isterdim.. Belki o zaman, Ankara'da uyuklamakta olan büyükler de gaflet, dalalet ve hatta hıyanet uykusundan uyanırlardı.. Çünkü savaşı asıl yapması gerekenler, korkunç tehlikenin farkına varması gerekenler orada.. Meclis'te.. İktidarı geçtik.. Muhalefet farkında mı dehşetin.. Baykal uyuyor.. Ağar uyuyor, Bahçeli, Mumcu, Sezer hepsi uyuyorlar.. O zaman iktidar horul horul uyuyor.. Niye uyuyorlar?.. Doğu, Güneydoğu oyları tehlikeye girebilir.. Faciaya bakar mısınız?.. Zülfikar Ali Aydın ve Güngör Karakuş İstanbul'da uyuşturucunun, başta Beyoğlu pek çok semtte nasıl leblebi gibi satıldığını belirlediler.. Hatta bir de adres verdiler.. "Esenler'in Yukarı Karabayır mahallesinde, Önleyici Hizmetler Büro Amirliği'ne 25 metre mesafede önünü bir kamyonetin kapattığı baraka.." Bakın bu gazete Sabah değil, France Soir olsaydı, Fransa İçişleri Bakanı o gün istifa etmişti.. Bizde kimsenin kılı kıpırdamıyor.. Çünkü ülke gençliğinin zehirlenmesi, uyuşturucu hapların artık ortaokul önlerinde satıldığının davul zurna ile ilanı kimseyi zerre ilgilendirmiyor.. Kimseyi.. Ne politikacıyı, ne polisi.. Ne de benim meslekdaşlarımı.. Benden başka olayın üzerine giden köşe yazarı var mı ısrarla.. Yazmazlar.. Korkarlar.. Hıncal'ın başına gelen onların da başına gelirse ya.. Ya onları da kurşunlarlarsa.. "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.." Benim korkak arkadaşlarım... Amerikan gençliğini görmediniz mi?.. Alman gençliğini.. İsviçre, Hollanda gençliğini.. Ne uçurumlara yuvarlandılar.. Şimdi Türk genci o uçurumun başında, ama korkunuzdan eliniz varmıyor yazmaya.. Yarın beni bir daha vururlarsa, kına da yakarsınız.. "Uğraşmasaydı o da.. Çoluğu yok, çocuğu yok, ona ne?.." Mafya beni ilk vurduğunda bir tanesi yanımda yer almaz, kendi gazetem bile beni mahkeme kapılarında, mafya şovunun ortasında piç gibi tek başıma bırakırken, "Son tahlilde bunlar mert adamlardır" diye yazanlar bile vardı içlerinde, beni arkadan vurduranlar için.. İstanbul'un bu rezil halinin sorumlusu İstanbul Narkotik Müdürü'dür. "Efendim sokaklar benim değil, yerel polisin işidir" diyecek kadar gaflet içindeki müdürün.. Narkotik mücadelesi bir uzmanlık dalıdır. Kapkaççı kovalamaya benzemez. Onun için dünyanın her yerinde uzmanlık dalı Narkotik olan şubelerce yapılır bu savaş.. Yerel polis yardım eder sadece.. Efendim, tanışsaymışım. Çok iyi insanmış. Vallahi ben de çok iyi insanım.. Ve de ne iyi insanlar tanıdım.. İyi insan olmak başka, işini iyi yapmak başka şeydir. Efendim Narkotik Büro 200 polisle ne yapabilirmiş?.. Haaa.. İşte şimdi esasa geldik.. İstanbul bir uyuşturucu pazarı haline gelmişse, Beyoğlu sokaklarına giden her gazeteci satıcıya beş dakika içinde ulaşıyorsa, satıcılar onlara "Polisle ortak çalışıyor, avantayı veriyoruz" diyorsa, Narkotik Müdürü artık yerinde duramaz.. Durmamalı.. Derhal görevden alınmalı.. Ya da kendisi ortaya çıkıp "İstanbul felakete gidiyor, bu kadro bu işe yetersiz.. Bana şu kadar adam lazım" diye bas bas bağırmalı.. Yoo.. İyi adamsın, sus otur, sesini çıkarma, görevini, sorumluluğunu bilme.. İstanbul'u narkotik götürsün, görmezden gel.. Ben iyi adam istemiyorum.. Ben işini çatır çatır yapan, gözünü budaktan esirgemeyen, uyuşturucu satıcısını doğduğuna pişman eden müdür arıyorum.. Var mı?.. Bana ikide birde toptan yakalanan uyuşturucu haberleri yollayıp kasılmasınlar.. Toptan yakalama işi palavradır, hiçbir işe yaramaz, göz boyamaktan başka.. Sokakları temizleyebildiniz mi?.. Alıcısatıcı buluşmasını nerdeyse imkansız hale getirdiniz mi?.. Onu söyleyin bakalım, söyleyebiliyorsanız. Ben çuvalların değil, torbanın, torbacının peşindeyim.. Ordaki başarınız ne, onu söyleyin.. Sadece onu.. Lafı dolaştırmadan, ezip büzmeden.. "Falanca TIR'da 70 kilo yakaladık" boş laftır, palavradır, işe yaramaz.. "Geçen hafta Beyoğlu'nda 70 torbacı yakaladık" deyin bakalım.. Her hafta başı, İstanbul'da semt semt yakalanan torbacıların bültenini yayınlayın. Toptancıların önünde poz verme yerine. Narkotik mücadelesi satıcı ile yapılır, üretici ile değil. Çünkü bir yakalarsın bin üretirler, o kadar kolaydır üretmek, alıcı bu kadar kolayda hazır olduğu zaman.. Hepsi bu.. Tamam mı?.. Anladınız mı?.. Anlatabildim mi?.. Not: Sevgili Mansur (Forutan) "Hıncal Ağbi Taksim'e bu kadar vurma" diye bir yazı yazmış) Beyoğlu'na vurmuyorum. Beyoğlu benim sevgilim. Ben orası temizlensin istiyorum. Ben Beyoğlu'nu bir gece seninle sabaha kadar dolaşmak istiyorum. Ama keyifle. Korkusuz.. Telaşsız.. İğrenmeden.. Kızmadan, üzülmeden.. Gözlerinden öperim..
|