|
 |
 |
 |
 |
|
 |
 |
 |
 |
 |
SMS: MS yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder |
|  |
|
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
|
|

Org. Özkök ve Güneydoğu
KKTC Ankara Büyükelçiliği'nin resepsiyonunda etraf sakinleşince Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök, "Gel biraz konuşalım" diyor. Baş başa sohbete başlıyoruz. Konu, yeniden artan eylemleri karşısında terör örgütü PKK'ya karşı ne gibi önlemler alınacağı... Org. Özkök, fazla konuşmak istemiyor; Genelkurmay karargahında karar alma mekanizmasının nasıl çalıştığını anlatıyor. Kurmayların hazırladığı görüşlerin, üst yönetimde enine boyuna tartışıldıktan sonra uygulamaya nasıl konulduğunu aktarıyor: "Mesela buraya gelmeden önce de arkadaşlarımla basın mensupları bize ne sorabilir, buna nasıl cevap verelim diye çalıştık..." Gelen sorular ile hazırlığın ne kadar örtüştüğünü sorduğumuzda Org. Özkök gülerek yanıt veriyor: "Yüzde 90-95 tutuyor..."
Başbakan ne derse 0 Konuyu tekrar terör örgütüyle mücadeleye getiriyorum. Org. Özkök uygulanan mücadele yönteminin aynen süreceğini söylüyor. Geçmiş yıllarda terörün durduğunu ima ederek şöyle diyor: "Terör olmayınca bir çok açılım da rahat yapıldı. Ana dilde televizyonradyo yayını, Kürtçe isim verebilme imkanları tanındı. Demokratik açılımlar gerçekleştirildi. Bunlar adım adım sürüyordu..." Bu aşamada kurmay subaylardan biri, yaş pastayı kesmesinin istendiğini aktarınca sohbetimiz yarım kalıyor. Pasta kesimi sonrası devam ediyoruz. İsrail-Lübnan sınırına asker gönderme konusuna nasıl baktığını sorduğumda şu yanıtı veriyor: "Başbakan söyledi. O söylediği andan itibaren bize söz düşmez. Ne derse odur..." Org. Yaşar Büyükanıt'ın Genelkurmay Başkanlığı'na atanma kararnamesinin YAŞ öncesi çıkmasının yarattığı olumlu hava salonda kendini hissettiriyor. Merkez Bankası'na da keşke benzer yöntemle atama yapılmış olsaydı düşüncesiyle salondan ayrılıyoruz...
Aşırı dinci gelişme Güneydoğu'daki gelişmeleri yakından takip eden, uzun süre de hapis yatıp çıkmış bir siyasi ile yemekte buluşuyoruz. Tartışmanın içine girmek istemediğini belirterek, adını yazmamamı istiyor. Hafta sonu ilçesinde yaşadığı olayı gözleri dolarak anlatıyor: "Evin bahçesinde mangal yapıyorduk. Bir anda silahlar patladı. Dışarı fırladım, bir trafik polisinin, genç bir evladımızın öldürüldüğünü gördüm. Ben, eşim, çocuklarım saatlerce gözyaşı döktük..." PKK'nın terör eylemlerine son vermesi için yeni açılımlara gerek olduğuna inanıyor. Pişmanlık Yasası'nın dağdakilerin aşağı inmesine yardımcı olmadığına inanıyor. PKK safında yer almış, ancak eline silah almamış 4 kişiyi örnek göstererek iddiasını sürdürüyor. İkisi Kuzey Irak'tan, diğerleri Avrupa'dan gelmiş... "Pişmanlık Yasası'ndan yararlanmak istediklerini" bildirmişler. Anlatmaya devam diyor: "Pişmanlıktan yararlanma taleplerine karşın, 6 aydır cezaevindeler. Böyle bir uygulama karşısında kim gelir?" Barzani ve Talabani'ye güven duymuyor; "Kimse sınırlarım üzerine oyun oynayamaz" diyor. Bir noktaya dikkatimizi çekiyor: "Güneydoğu aşırı dinci örgütlerin yuvası haline geldi. PKK'ya sempati duyanlar bile bunların toplantılarına gitmeye başladı..." Son dönemde Diyarbakır ve Siirt'te dini motifi yüksek iki mitinge katılımın yüksek olduğunu anımsatıyor. "Ben PKK'lı değilim" deyip ekliyor: "Aşırı dinci örgütlerin bu yükselişi bölgede PKK'yı bile geride bırakan gelişmelere neden olur..." İddiası, bu kişilerin örgütlenmelerine bazı kamu görevlilerinden de destek geldiği yönünde... Demek ki, 1990'ların ortasında yaşanan gelişmelerden hala ders çıkarılmamış...
|
|
 |
|
|
|
|
|
 |
|