 |
|
 |
 |
 |
 |
 |
SMS: ASA yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder |
|  |
|
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
|
|

Bir Emirgan çocuğu
Dün sabah, cep telefonuma gelen mesajla irkildim. Uyduruk bir adresten gelen sms, Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt'la ilgili aylardır duyduğumuz saçma iddiaları sıralıyor ve Yaşar Paşa'nın Genelkurmay Başkanı olması halinde TSK'nın sıkı durun İsrail ve ABD tarafından kontrol edileceğini söylüyordu. Altında imza olarak "Genç subaylar" yazsa da, imzanın tamamen sahte, iddiaların gülünç olduğu belliydi. Çünkü artık Ankara'da yaşayan herkes, kimlerin ve ne sebeple Yaşar Büyükanıt'ın Genelkurmay Başkanlığı'nı engellemeye çalıştığını biliyor, komutana yönelik karalama kampanyasının nasıl bir koreografi içerisinde götürüldüğünü görüyordu. Bir süre üst düzey bir güvenlik yetkilisi sohbetimizde "Yaşar Paşa nasıl dayanıyor bilemiyorum" dedi. Gerçekte de son bir yıldır Kara Kuvvetleri Komutanı ve ailesinin maruz kaldığı karalama kampanyası, daha önce herhangi bir komutan tarafından yaşanmamış cinstendi. Birileri Büyükanıt'ın ordunun tepe noktasına gelince yıllardır bilinen çizgisini sürdürmesinden o kadar çekiniyordu ki, yapmadıklarını bırakmadılar. Önce yalnız iftira atmak için tasarlanan internet siteleri, ardından email zincirleri geldi. Bu arada paşanın, ailesinin, yedi sülalesinin geçmişine yönelik dedektiflik çalışmaları; uzakyakın aile fertlerine edilen telefonlar, yıllar önce 10 arkadaş birleşip taksitle dağ başında alınan arsada dedektiflik çalışmaları ve hatta GATA bilgisayarına girip aile fertlerinin ilaç reçetelerini ele geçirmek tüm bunların yanında Şemdinli sürecinde iddianameye Büyükanıt'ın adını karıştırmak için atılan binbir takla... Korkulan neydi, bilinmez. Herhalde Yaşar Paşa'nın alt kademelerde fazlaca popüler oluşu ya da geçmişi, garip bir 28 Şubat paranoyası canlandırıyordu bir kesimde. Büyükanıt Genelkurmay Başkanı olursa irtica ve teröre karşı fazlaca şahin davranacağı korkusu sinmişti bir kesime. Büyükanıt'ın harp akademilerinde komutanlık yaptığı yıllarda cemaatler ve irtica konusunda takındığı tavır, kendisini arayan dönemin başbakanı Tansu Çiller'i bile dinlemeyip okullarda cemaat bağlantısı olan öğrencilere göz açtırmadığı ortadaydı. Uzun yıllar Güneydoğu'da görev yaptığı için de terörle mücadele konusunda da gerçekçiydi. AB'ye entegrasyon sürecinde güvenlik konusunda yaşadığı kaygıları da devletin zirvesindeki toplantılarda dile getirmekten çekinmemişti. Ama Yaşar Paşa'nın yakın çevresi, bu anlatılanların ötesinde tamamen farklı bir komutan portresi çiziyordu. Onlara göre Yaşar Paşa hoşsohbet, karizmatik ve birinci lige yükselttiği Diyarbakır Spor taraftarının "Yaşar Baba" temposunu hak edecek kadar sevecendi. İnsanlarla kolay diyalog kuruyordu; bu yüzden terörün en zor yıllarında bile Güneydoğu'da sevildi. Geçmiş operasyonlar, verdiği şehitler ve çatışma anıları, belleğinde her an canlıydı. Yıllar boyu harp okullarında hocalık yaptığı için binlerce genci yetiştirmiş, öğrencilerle bağını koparmamıştı. Çat kapı eski bir öğrenci randevu isteyince, Kara Kuvvetleri Komutanı olarak bile "hayır" dememişti. Emirgan'da doğup büyümüş bir İstanbul çocuğuydu. Boğaz'da yüzmüş, çekiç atarak sportmenliği öğrenmiş, İstanbullu bir ailenin tüm çile ve zenginliklerini görmüştü. Genelkurmay'da "andıç" tartışmaları olurken, "Yalanlamak yanlış olur. Acı bile olsa gerçeği gizleyemeyiz" diyerek TSK'yı bu tartışmalı tavrı sahiplenmeye zorlamıştı. İyi İngilizce konuşuyor, siyasi ve askeri lider biyografilerini İngilizce yiyip yutuyordu. AB konusundaki sorgulayıcı tavrına karşın sanıldığı gibi ne AB ne de Batı karşıtıydı. Yakın çevresine göre Büyükanıt, zor günlerde suskun kalarak TSK'yı polemikten kurtardı. Hükümet de TSK için "onur meselesi" haline gelen bu atamayı, spekülasyon ve gerilime meydan vermemek için 4 gün öne alarak siyaseten son derece akıllıca bir adım attı.
|
|
 |
|
|