Cuma günü uygulanmakta olan kur rejiminin yapılan müdahalerden dolayı serbest dalgalı kur olmadığını, adının da ne olduğunu bilmediğimi yazmıştım. MahfiEğilmez'in dün Radikal'de kullandığı tanımlama benim de hoşuma gitti. "İhalelimüdahalelidalgalıkur." Aslında Eğilmez ihale sisteminin bırakılmasını, daha etkili sonuç alınması bakımından "doğrudanmüdahalelidalgalıkur" uygulamasına geçilmesini savunuyor. Adı dalgalı, ama dalgalanmasına finansal piyasa ve ekonomik yapımız izin vermiyor. Çünkü dalgalanmanın sonuçlarına bir türlü katlanamıyoruz. Adı dalgalı ama kendisi fiilen dalganamayan ve müdahaleyle karşılaşan, nedeveyenedekuşa benzeyen bir uygulama çıkıyor karşımıza.
Kurenflasyonparalelliği Kur önemli. Bu önemi son aylarda kur artışının finansal piyasalarda, beklentilerde, reel ekonomide, enflasyonda, faizlerde ve sonuçta makro ekonomik verilerde yarattığı etkiyle bir kez daha gördük. Merkez Bankası dün haziran ayı fiyat gelişmelerini değerlendirmesinde, kur artışının haziranda enflasyona yüzde 0.87 puan negatif etkisi olduğunu açıkladı. Tüketici fiyatı yüzde 0.34. Yani kur artışının etkisi olmasaydı haziran enflasyonu eksi çıkacaktı. Kurun mayıs ayında da enflasyonu yüzde 0.54 artırıcı etki yaptığı açıklanmıştı. Benzer etkinin temmuz ayında da süreceği tahmin ediliyor. Buradan çıkan sonuç, kur denetim altında tutulamadıktan sonra, enflasyonun düşürülemeyeceği. Yani ne kadar kur artışı veya düşüşü, o kadar enflasyon artışı veya düşüşü söz konusu. Bu nedenle yeniden çift haneli rakamlara yükselen enflasyonun bir süre buralarda kalma ihtimali fazla. Ancak ondan sonra nasıl olup da düşeceği önemli bir soru.
Yenidendüşüşeikiyol Çünkü kurun düşürülmesi yoluyla enflasyonun yeniden tek haneye indirilmesi denenmiş, sonuçları ve yan etkileri görülmüş yollardan biri. Ancak bu yola başvurulduğunda aşırı değerli lira, buna bağlı olarak büyüyen dış ticaret açığı ve cari açıkla karşı karşıya kalınması söz konusu. İçinde bulunduğumuz global konjonktür de yüksek cari açıkların kolayca finanse edilmesine elverişli değil. Hatta bu tür ülkeleri küresel piyasalar cezalandıyor da diyebiliriz. Mayıs ve haziran ayındaki küresel dalgalanmadan etkilenmeyen ülke yok. Ama en çok Türkiye'nin etkilenmesinin en önemli nedeni cari açığının yüksek oluşu gösteriliyor. Enflasyonu yeniden düşürmede başvurulacak yöntemlerden biri de iç talebin çok belirgin şekilde kısılması. Bu aynı zamanda cari açığın kontrol altına alınması için de etkili bir yol. Ancak vergi artışı ve zamlar yoluyla geniş kitlelerin alım gücünün düşürülmesinin bazı zorlukları var. Bunca yıldır kemer sıkan geniş kitlelerin tam tüketmeye başlamışken yeniden tasarrufa zorlanmasının siyasi faturası olabilir. Bunun cumhurbaşkanlığı ve genel seçim yılı arifesine denk gelmesi ise ayrı bir handikap.
Dengelerisürdürmek Zaten hükümetin de hiç istemediği halde ve altı aya bile varmayan bir sürede tam bir 'u' dönüşü yaparak devlet borçlanma senetlerinde yabancılara stopajı sıfırlaması ve yerlilere devam ettirmesi, bu konudaki niyeti gösteriyor. Yani hükümet, önemli bir dalgayla karşılaşılmasına ve ekonomiyi Merkez Bankası eski başkanı RüşdüSaracoğlu'nun deyimiyle 1.5 yıl geriye götürmesine karşılık, seçime kadar ekonominin dengeleriyle oynamak istemiyor. Kısmi bir kötüleşmeyi kabul ederek cumhurbaşkanlığı seçimine ve genel seçime kadar mevcut dengeleri korumayı arzu ediyor. Oluşan dalgaya karşı geç müdahale etmesi, bunun sonucunda kur ve faiz yükselişiyle olabildiğince fazla hasar oluşmasına seyirci kalması bundan olsa gerek.
Yenidenge Bu gelişmeler ışığında yılın ikinci yarısında sanki enflasyon, faiz ve kur dengesi daha yukarıda oluşacak. Buna karşılık büyüme, cari açık ve aktif fiyatları daha aşağıda bir yerde dengeye kavuşacak. İşler tekrardan ama kısmı olarak rayına girecek. Eğer dünya yeniden karışıp bize yeni bir darbe vurmazsa ve iktidar da mart, nisan ve mayısta yaptığı hatalara bir daha düşmezse tabii...