|
 |
 |
 |
|
|

Rota
Türkiye imtiyazlı üyelerinden birisi olduğu dünya sisteminin yeniden yapılanışında önemli bir rol oynayabilecek bir ülke. Hal böyleyken Türkiye kamuoyu ve onu oluşturanların geniş bir kesimi, dünyayı vehimler ve hurafeler perdesi arkasından okumakta ısrar ediyor. Kendi objektif koşullarının farkında değilmişçesine tepkiler üreterek çıkarlarını zedeliyor. Siyaset sınıfı ise iç politikada makulü aramamakta inat ederek kendi bindiği dalı kesiyor. Bu bileşim doğal olarak Türkiye'nin elini zayıflatıyor. Ülkenin bu zaafı, elindeki stratejik hamle alanını, özellikle de ABD ile ilişkiler bir türlü rayına oturtulamadığı için, daraltıyor . Bush yönetimi sonsuz kibirle giriştiği Irak Savaşı gibi bir stratejik günahı işleyerek kuşkusuz Amerikan gücünde büyük bir erimenin önünü açtı . Elindeki sopayla dünyaya düzen vermek isteyen ABD, terörle savaş adı altında sorumlusu olduğu insan hakları ihlalleri, hukuksuzluk, katliamlar nedeniyle ahlaki otoritesini büyük ölçüde kaybetti. Tam da bu nedenle Amerikan başkentinde yerleşik seçkinlerin Bush döneminin hasarını onarma çalışmaları da başladı. Irak Savaşı'ndan önceye geri dönülemeyeceğine göre de bu onarım işine eldeki verilerle başlanacak. Bu nedenle de ABD dış politikası kendi gücünün sınırlarını daha iyi idrak eden ve birlikte iş yapmaya ağırlık veren bir yaklaşıma doğru değişiyor.
ABD'de ipler kimin elinde Irak Savaşı nedeniyle ciddi şekilde sarsılan Türkiye-ABD ilişkilerinde de bu nedenle bir düzelme eğilimi var. Türkiye'yi kazanma yanlısı bir ekibin ikili ilişkilerde dizginleri ele almış olması Ankara'nın da işini kolaylaştırıyor. Üstelik önümüzdeki dönemde bu ilişkilerin hangi temellerde yükselebileceği konusunda geçmişe göre daha gerçekçi bir değerlendirme de yapılmış olacak. Irak'ta ABD'nin içinde bulunduğu zor durum, İran konusunda yaşanan sıkıntılar, Ankara ve Washington'u yeniden ortak çıkar zeminine çekecek koşulları oluşturdu. Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması ve İran'ın nükleer silah üretmemesi gibi ortak hedefler halen gelişen diyaloğun zeminini oluşturuyor. Enerji konularında ABD'nin ve AB'nin şekillenmekte olan yeni yaklaşımları da Türkiye'nin çevresinin önemini artırıyor. Daha önemlisi bu koşullarda ABD ile birlikte hareket edebilen Türkiye'nin bölgede daha özerk hareket edebilmesi imkanları da artacak.
Hükümete düşen belli Rusya'ya alternatif enerji hatlarının Türkiye'den geçmesi, Ceyhan'da enerji terminali oluşması gibi hedefler Türkiye'yi Batı ittifakı içinde ayrıcalıklı bir yere getirir. AB stratejik hareket edemediğinden ABD ile ilişkiler Türkiye açısından o konuda da etkili. Washington'un Kıbrıs konusunda atabileceği adımlar Türkiye-AB ilişkilerindeki kırılganlığı azaltabilir. Üstelik ABD artık Türkiye'deki demokrasinin kesintiye uğramasına da destek vermiyor. Bu bağlamda cuma günkü Sabah gazetesinde özetlenen Council on Foreign Relations raporunun önsözünde kurumun başkanı Richard Haas'ın yazdıkları meselenin özünü açıklıyor. Haass "Ankara ile Washington arasındaki bağlarda bir kopmanın veya daha da kötüsü Türkiye'nin stratejik anlamda kıblesiz kalmasının sonuçlarının ciddi olacağını" vurguluyor. Washington'un artık yalnızca seçkinlerle ilişki kurmasının yeterli olmayacağını, kamuoyunu da kazanmak gerektiğini vurgulayan raporun Kıbrıs ve PKK konularında, ilişkilerin yürütülmesi için kurulacak somut mekanizmalar hakkında önerileri var. Bu öneriler ciddiye alındığı taktirde Washington'un açılımları sürecek demektir. Bu durumda da hükümetin kamuoyunu da yanına çekecek şekilde bir stratejik rota düzenlemesini yapması gerekecektir.
|
|
 |
|
|
|
|
|
 |
|