Dün ABD'de açıklanan çekirdek tüketici enflasyonu Amerikan Merkez Bankası FED'in kuşkusunu ve piyasaların korkusunu haklı çıkardı. 27 Haziran'daki toplantısında FED'in faiz artışı ihtimalini kuvvetlendirdi. Dünyada faizler ABD'nin öncülüğünde yükseliyor. Buna bağlı olarak daha riskli piyasalar olarak görülen gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışı oluyor. Küresel faiz artışlarıyla ekonomide durgunluk ihtimali de artıyor. Biryandanekonomikdurgunluk,diğeryandanyükselmeeğilimindekienflasyonvebunabağlıyükselenfaizler,hissesenedipiyasalarıiçinolabileceklerinenkötüsübelki. Büyüme yok, ama yüksek enflasyonla yüksek faizler var. Onun için de dünya borsaları ister gelişmiş olsun isterse de gelişmekte olsun, düşüyor. Belki gelişmekte olanlarda daha fazla düşüşler oluyor.
Ananedendışarısı İstanbul Borsası'nda da ciddi düşüşler gerçekleşti. İMKB Endeksi, 3 Mart'taki 3.68 centlik en yüksek düzeyine göre önceki gün 31.558 puanla 1.96 cente kadar indi ve 3.5 aya yaklaşan bir dönemde dolar bazında yüzde 46.7'lik bir kayba uğradı. Bu dönem içinde yabancı yatırımcıların portföylerinde kayda değer bir azalma meydana gelmedi. Ellerini daha çabuk tutan yerli oyuncuların varlığı ile borsa hızla aşağıya geldi. Yabancıların karşılarında satıcı bulamamaları ile fiyatlar hızla geriledi. Ama yabancılar aynı hızla kâr realizasyonu yapamadı. Türkiyeözelindebazınedenlerolsada,yabancılarıntavrınıbelirleyenanaunsur,küresellikiditebolluğununkısılmayabaşlanmasıvebunabağlıolarakriskalgılamasınınartması. Bu konuda Türkiye'nin yapabileceği bir şey yok. Yabancı yatırımcılar global nedenlerle Türkiye'deki portföy yatırımlarını azaltma yoluna gidiyor. Bu arada doğrudan yabancı sermaye yatırımları aynı hızda ve artarak olmasa da, sürüyor. Sermayeihtiyacı Dün beş aylık bütçe sonuçlarını açıklayan MaliyeBakanıKemalUnakıtan'dan bazı gerçekçi cümleler duyduk. "MalidisiplinikuvvetlendirerekMerkezBankası'nınadımlarınıdestekleyeceğiz" sözü piyasaların ve ekonomide karar alıcıların duymak istedikleri bir mesajdı. Bu mesajlarından biri de şuydu: "Özelsektörüntasarrufaçığıkonusundadahasabınıiyiyapmasılazım.Sermayeyapınızıgüçlendirin.Yatlanırınızı,katlarınızısatıpsermayeyeeklemezseniz,işletmelerinizebirşeyolmazamaeldeğiştirirler." Bu mesaj aynı zamanda Bakan'ın geleceğe bakışını yansıtıyor. Demek ki, reel sektör şirketlerinin sermaye ihtiyacı var ve bu gelecek dönemde daha da artabilecek. Sermaye takviyesi yapamayan patronlar da hisselerini satmak zorunda kalacak. Tıpkı bankacalıkta, perakendecilikte, telekomda, otomotivde olduğu gibi, reel sektör şirketlerinin alıcıları da genelde yabancılar olabilir. Bu ayrı bir konu.
Yabancılarınkararı Ama ekonomide bir geçiş dönemi yaşarken, sadece ekonomi yönetiminin değil, siyasi otoritenin ve hatta hükümetin başı olarak başbakanın geleceğe nasıl baktığı, olayı nasıl değerlendirdiği hayati öneme sahip. Bu önem yabancılar için değil, yerliler için geçerli. Yabancı başka bir nedenle kararını vermiş zaten. Onlar için bir mesaj verilmesi gerekmiyor. Mesaj verilse bile tutumlarında bir değişme olmayacak. Portföy yatırımlarının Türkiye'den çıkışı sürecek.
Yerlilerinkararı Ama şu anda özellikle de mayıs ayından bu yana finansal piyasalar bir deprem yaşıyor. Bu depremin reel sektöre, üretime, yatırıma, tasarruf sahiplerine, tüketime belli etkileri oldu ve olacak da. Bu açıdan Ankara'nın olaya bakış açısı, alacağı önlemler, bu önlemlerin bütüncüllüğü, yerlilerin ekonomik kararlarında belirleyici olacak. Doğru mesajın doğru zamanda doğru kişilere verilmesi, kötü gidişin toparlanması ve yerlilerin rasyonel kararlar alabilmesi için son derece gerekli. Bu açıdan alınacak önlemlere ve verilecek mesajlara toptancı, yeni bir ekonomik paket bazında ve başbakan düzeyinde yaklaşılmalı. Ortada ciddi bir durum yokmuş ve önlem alınması da gerekmiyormuş gibi davranmak, sonuçta bir mesaj ve kredibilite kaybıdır. Yanlış mesajlar yerlileri yanlış davranışlara yöneltirse, bu durumu daha kötüleştirir, faturayı da kabartır. Sonuç "Bilinmedikişgörülmez" TürkAtasözü