  |
|
Vazgeçilmez olan...
Fenerbahçe Başkanı "ayrılma" kararını açıkladıktan sonra tüm Fenerbahçeliler'de bir "panik" havası var. Demeçlere veya gelen maillere bakılırsa, "eski, kötü günlere dönme" korkusu herkesi sarmış. Ama kendilerine sormayı unuttukları bir şey var. O kötü günlerdeki başkan kimdi? Aziz Yıldırım 100. yıl öncesinde ve Galatasaray'a kaptırılan şampiyonluk sonrasında istifa ederek, kendisi için bugün gözyaşı dökenlere, en kaliteli ve en pahalı takımının sezonu sıfır başarı ile neden tamamladığını da açıklamadı. Yine Aziz Yıldırım'ın dediklerinden hareket edersek, kulübün kurumsallaşması, gelir-gider dengesinin kurulması, kimsenin elini cebine atmaya ihtiyacı kalmadan kulübü yönetecek olması gerçeği var. Yine kendisinin dediği gibi, "Bu kulübe daha çok Aziz Yıldırımlar gelir" fikrine ve inancına taraftarın da, camianın da sarılması gerekiyor. Fenerbahçe için kimse vazgeçilmez değildir. Hele hele düştükten sonra kalkmasını bilmeyenlerin hiç yeri yoktur. Yöneticilik, adı üstünde yönetmektir, teslim olmak değil... Ama Aziz Yıldırım "Özel hayatının didik didik edilmesini" ve şahsında gelişen tepkilerin Fenerbahçe'ye zarar vereceği endişesini öne sürerek ayrılma kararı verdi. Yıldırım başkan seçildiğinde bu ortam yok muydu? Niye birden bire şampiyonluk kaçınca aynı ortam, ayrılma nedeni oluverdi. Tüm Fenerbahçeliler bu kararı iyi düşünmeli ve irdelemeli. Aziz Başkan'ın haklı olduğu birçok nokta bulunduğu gibi, kulübü böyle dımdızlak ortada bırakma hakkı da yok. Borç 116 milyon dolara dayanmış. Banka borçları 50 milyon doları geçmiş. Bütün gelirler şampiyonluk ve başarı üstüne endekslenmiş. Stadı doldurmak için yeni transferler yapmak, yani yeni borçlara girmek kaçınılmaz. Büyük meblağlar harcayarak büyük futbolcuları kulübe getirmek güzel. Ama bu büyük harcamalara ve bu oyuncularla şampiyonluğu kaybetmek, ortaya sorumlular çıkarmalıydı. Ayrılma kararı bu hesabı soracakların, şimdi göz yaşı dökmelerine neden oldu. Bu işten kim kazançlı çıktı, hesap kimin elinde kaldı?
|