|
 |
 |
 |
|
|
Hülya Avşar bile susma kararı aldı
Turizm Bakanı Atilla Koç'a sormuşlar. "Medya ilk günden beri üzerinize geliyor. Nedir bu şans?" O da cevap vermiş "Bazı şeylerin sebebini bilirsiniz ama ispat edemezsiniz. O yüzden burada susmak ve meseleyi kapatmak en iyisidir." Bence meseleyi biraz açalım. Suçu medyaya atmayalım. Koç ile Bakan olduktan sonra ilk söyleşiyi ben yapmıştım. O günden beri ağzından inciler dökülüyor. Başlayalım mı? Bütün yabancı dilleri bilirim ama konuşamam/Kabinenin en renkli bakanıyım/ Ben bu ülkenin delisiyim.
Önce Rus turistlere "Görgüsüz" dedi. Ardından Kutsal Emanetler'den Sakal-ı Şerif'i ayağına getirtti. Açıklama olarak "Böyle bir olay tarihte ilk kez olmuş. Tarihe geçtim" dedi. Baktı bu espri kimseyi kesmiyor. "Bu sefer Koca Doçent İl Müdürü'nün yalakalığı, benim suçum yok" diye kıvırdı. Bakan Koç maalesef haklı olduğu konularda bile garip benzetmeleriyle haksız duruma düştü. Sanatçılara önce bankamatik dedi. Ardından belediyeler için "Bir arabesk sanatçısına 50 milyar vermeye kıyan kanalizasyonu yapmıyorsa haindir" diye devam etti. Açılışlarda bol bol uyudu. Gazetecilerle "Siz çektikçe uyuyacağım" diye takıştı. İlginç lafları bitmedi. "Ben uyurken bile uyanıklardan fazla hizmet ederim /Artık siyah güneş gözlüğü takacağım, gözlerimi dinlendirirken kimse görmeyecek." Güya kendisiyle dalga geçti. Topkapı Sarayı soygunu için "Bakan uyursa bürokratı da uyur" cümlesini yarattı. Sonra durdu durdu, "Az gelişmiş ülkelerde şiir, gelişmiş ülkelerde ise roman gelişmiştir" diye buyurdu. Formula 1 yarışları için önerisini duyduğumda kendisine olan saygımı kaybetmemek için elimden geleni yaptım. İnanın hala çabalıyorum. Yarışlarda damalı bayrak yerine maşrapayla su dökerek start verelim.
En son "Ben çevreye mevreye bakmam. Turşuyu bile ileride yemek için kuruyoruz" demeci "Yeter artık" demek için bir sebep oldu. Yeter gerçekten de. Bakan Koç'tan talebim bir süre mikrofonlardan uzak durmasıdır. Hülya Avşar bile konuşmama kararı almış. Kendisinden sıkılmış da...
|
|
 |
|
|
|
|
|
 |
|