  |
|
Gordon Brown efsanesi
Burada sık sık değiniriz. İlişki ve iletişim yönetiminde en etkili uygulama Üç İ kuralıdır: Yani, İstişare-İkna-İttifak üçgenini şirket ve ülke yönetiminde kurabilmek... Silahlı Kuvvetler 28 Şubat öncesi ve sonrasında bu kuralı iletişim tarihine geçecek başarıyla uygulamıştır. AK Parti hükümetini sonradan unuttukları bu yöntem iktidara taşımıştır. Kıbrıs konusu ve AB sürecinde bu yöntemle belli bir başarı sağlamışlardır. Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın yeni basın kanununun hazırlanırken düzenlediği İletişim Şurası da 'Üç İ' uygulamasına iyi bir örnektir. Koç Topluluğu'nun 3 ayda bir ortaya çıkıp kendisiyle ilgili en şeffaf bilgileri kamuoyuyla paylaşması da bir çığır açmıştır. Ne yazık ki tersi durumlar da az değildir. YÖK meselesi, başörtüsü meselesi, Sayın Başbakan'ın meslek grupları ve sektörlerle ittifaklarını sarsan açıklamaları... Bunlarda ne istişare vardır, ne ikna, ne de ittifak... İletişim uzmanı arkadaşlarımızdan Altuğ Soytuna'nın bize gönderdiği bir bilgi notu ise bu konuda ders niteliğindedir. Örnek model bu kez İngiltere'den geliyor. İngiltere Hazine ve Maliye Bakanı Gordon Brown, sadece ülkesinde değil, AB'de de efsane olmuş durumda. İşçi Partisi lideri Blair'e seçimleri tek başına kazandırdığı iddia edilen ve 2 yılda İngiltere'nin yeni başbakanı olması beklenen Brown'un yaptıklarına bakılırsa hakkındaki övgüler az bile. 1997'den beri Hazine Bakanlığı'nı yürüten Brown'un siyasi görüşünü belki değil, ama siyasi iletişimini hayranlıkla izlememek mümkün değil. Brown son olarak "Ekonomi Danışma Konseyi"ni kurmuş. Uluslararası sermayeyi elinde bulunduran 12 yöneticinin yer aldığı bu konseyde kimler yok ki... Microsoft'tan Bill Gates, Wal-Mart'ın CEO'su Lee Scott, ilaç devi GlaxoSmithKline'nin CEO'su Jean-Pierre Garnier, eski Dünya Bankası Başkanı James Wolfensohn, BP'den Lord Browne, Louis Vitton'dan Bernard Arnault, Rolls Royce'un patronu Sir John Rose, Tesco'dan Terry Leah, eBay'den Meg Whitman, Hindistan'ın en zengini Ratan Tata ve Hong Kong'lu işadamı Hutchison Whampoa... Bunlara bir de geçen aydan bu yana Brown'a danışmanlık yapan eski Fed Başkanı Alan Greenspan'i de ekleyelim. Her biri alanında lider bu isimler İngiliz hükümetine, dünya ekonomisinin vahşi rekabet ortamında ayakta kalabilmek için neler yapması gerektiği konusunda danışmanlık yapacak. Siyaset ile finans dünyasının son zamanlardaki en verimli işbirliği olarak gösterilen bu oluşum sayesinde İngiliz şirketleri de, konseydeki CEO'ların yönettiği şirketlerin tecrübesinden faydalanacak. Bundan iyi "Üç İ" mi olur? Bu modeli uygulayan ve 'kurumsal yönetişimi' öğrenmeye çalışan az da olsa bazı şirket yöneticilerini biliyoruz. Sözümüz, "Her şeyin en doğrusunu ben bilirim" diye diye ilişki ve iletişim özürlü hale gelen şirket ve siyaset yöneticilerimize.
|