 |  |
  |
|
Zülkifli Akbaba'lar, leş kargaları ve polis
Zülkifli Akbaba sözünü duyunca, bülbül ötümlü kanarya, paçalı güvercin, ekose eteklikli levrek türünden bir belgesel tanımlaması sandım, değilmiş. Dün Adana'da kafasına silah sıkıp hayatına son veren polis amirinin adıymış Zülkifli Akbaba. O meslektaşları gibi sırf kendini değil, 2 oğlu ve eşini de vurup sonra kendine kıymış.
Art arda ölümler Memleketimden polis manzaralarına bak. 3 gün art arda intihar eden 3 polis. Önce meclis binasında Bayram Kafalı, ertesi gün Sultanbeyli'de Kemal Cengiz, 3'üncü gün Adana'da Zülkifli Akbaba.
Henüz vakit varken Açın dünkü yazımı, son cümleyi okuyun. "Henüz intihar etmemiş on binlerce polisimiz var. Parlamenterlerimiz onlar için ne yapacak, bekleyip göreceğiz. Çok bekletmezsiniz, yarın hemen unutmazsınız, değil mi ağalar?.." yazmışım. Yazının mürekkebi kurumadan 3'üncü olay patlamış Adana'da.
Şantaj tehdit cinayet Madalyonu çevirelim şimdi de. Tutunamayan, borç batağında boğulan, dayanamayıp kendine ve yakınlarına kıyan emniyetçilerin cenazeleri kalkarken, bir yandan da "Küre" operasyonu sürüyor. Emniyet Genel Müdür yardımcıları, yüksek rütbeli polis şefleri, polis memurları, çete kurmak, yasadışı icraat yapmak, tehdit, şantaj, işkence, cinayet gibi suçlamalarla yakalanıp tutuklanıyor.
Bir söyleyin artık Zülkifli Akbaba'lar aile facialarında ölüyor, leş kargaları teşkilatın içinde, tepesinde dönüp duruyor. Peki neden kimseden gık çıkmıyor? İçişleri Bakanı ve Emniyet Genel Müdürü başta olmak üzere, neden kimse çıkıp da "bir şeyler" söylemiyor.
Yitik ve bitik Çok önemli başka işleri mi var? Kadroda bunca yitik ve bitik varken, olup bitene önem vermiyorlar mı? Uğraşmaya, incelemeye tenezzül buyurmuyorlar mı? Bu hadiseler sıradan şeyler mi onlar için? Polis teşkilatı içten içe yıkılıyor, çürüyor, perişan oluyor, bir Allah'ın kulu çıkıp da, "Hooop" demiyor. Neden ki? Niye kıpırdamıyorlar ki?..
|